23 Şubat 2013 Cumartesi

neler yapıyorsam

Uzun zamandır yazmadığımın farkındayım. Açıkçası genelde büyük bir aşkın kancasına takıldıysam, deli gibi acı çekiyorsam ya da aşırı mutluysam blog yazdığım için, yazacak pek bir şeyim yok. Ne aşığım, ne çok acı çekiyorum, ne de çok mutluyum. Eski sevgilimi bile unuttum. O kadar sıkıcı ki, insan eski sevgilisini bu kadar çabuk unutmamalı. Yeni bir kız arkadaşı var sanırım, bloğuna bir şeyler yazmış sanki aşık oldum diye, aşık oldum tümleciyle beraber kızın resmini görünce devamını okumadım. Neden bloğuna yazıyorsa, sanki kim okuyor. Her neyse, bu olaydan sonra beş saat filan acı çektim ama sonra amaaan banane deyip eski monoton hayatıma devam ettim. Umursamıyorum. Bu umursamamazlık da aslında sıkıcı ama ne yapayım, zorlayıp "acı çek yasemin ! sevgilisi var!" mı diyeyim ? Bakın dedim, hala bir duygu yok, yok da yok.
resim ne alaka bilmiyorum

Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum ama, hayatımda ilk defa arkadaşlarımı bu kadar çok seviyorum. İlk defa, bir erkek arkadaşlarımdan önemli değil. Sanırım hayatımda bir erkek olmadığından ama, şuan feriştahı gelse arkadaşlarımdan önemli olamaz.

Size tatlı bir haber (böyle deyince sanki bu blog bir anne bloğuymuş da ben de hamile olduğu müjdesini verecek bloggermışım gibi geldi), annem beni dans kursuna yazdırmış, henüz başlamadım ama yazdırmış sonuçta bu da bir ilerleme.  Gerçi evde olay çıkarıp, beni oyalıyosunuz diye çığırışımdan olsa gerek ama, canım annem oy oy.

Bu sıralar çok çay içiyorum, vücudumu esnetmeye çalışıyorum ve aşkıma dikkat ediyorum. Mazallah bir de aşık olursam, aldınız başınıza belayı. Car carlamalarımdan ben bile sıkılıyorum yahu.

Şuan hayatımdaki en büyük heyecan dün aldığım gömleğin kombinlemeyi planladığım pantolonla nasıl gözükeceği, ve bunları giymek için ne zaman ve kiminle dışarı çıkacağım. Büyük ihtimalle ablamla. Yarın okulda metriks izliyceklermiş, sen de gel birlikte gidelim dedi.
Ayrıca şuan hayatımdaki en büyük gizem, bir kitapçıda keşvettiğim çok güzel olan ve kimseyle paylaşmak istemediğimden kimseye söylemediğim adını da telaffuz edemediğim şarkı grubu.

Ayrıcanın ayrıcası, buradan kantincimiz Tamer Abi'ye selam gönderiyor, onu ne kadar çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Biliyorum okuması gibi bir ihtimal yok ama... Seneye yılbaşında ona yılın en iyi kantincisi ödülünü alıcam valla.

Daha edebi ve, bir yazı okudum hayatım değişti, bir yazı yazmak isterdim ama, gerçekten öyle yazılar istiyorsanız eski yazılarıma bir göz atın. Büyük bir şevkle ve heyecanla yazdığım yazılar da var.

Geçenlerde bir çocuk gördün twitter'da, çok tatlıydı filan aşık maşık oldum resimlerine baktım donuna kadar araştırdım filan, sonra sıkıldım. Aşık olmamışım meğersem.
Geçen gün de minibüs durağına yürürken bir çocuk gördüm, TANRIM ! çocuk beni geçene kadar gayet dikkatlice ona baktım sanırım. O kadar güzel dudakları vardı ki, o kadar güzellerdi ki anlatamam. O dudaklara sahip olmak istedim. Kıpkırmızılardı, parlak ve pürüssüzlerdi. Hayatımda gördüğüm en güzel dudaklardı. Çocuk bana dönüp bakmadı. Büyük ihtimalle acelesi vardı, ve o an insanları umursamadan sadece yürüyordu. Aslına bakarsanız, günlerimin, saatlerimin, dakikalarımın, saniyelerimin çoğunda ben de böyle yapıyorum. Sadece yürüyor, etrafıma bakmıyorum. Küçükken, geçen sene, etrafımdaki herkese dikkatlice bakardım, oğlanları keser onlarla kesişirdim, yakışıklı çocuk göreyim diye filan işte süzerdim ortalığı. Ama bu sene pek öyle değil, yani okulda filan bakıyorum bir kaç çocuğa da, ne bileyim eskiden bir saniye kesiştiğim çocuktan bile hoşlanabilirdim, şimdi olmuyo. Sokakta yürürken, nasıl başarıyorsam, gideceğim yere gözlerimi odaklayıp sadece oraya bakarak kimseyle göz teması kurmadan yürüyorum, kimseyi görmüyorum. Ama o gün o çocuğu ve muhteşem dudaklarını gördüm, gerçekten güzel dudakları vardı. Hatta şuan hatırımda dudaklarından başka bir şey yok.
Aslında geçen seneki abazanlığımı özledim biraz. Şıpsevdiliğimi, herkese aşık olup herkesten hoşlanışımı. İnanır mısınız, okulda bir çocuk beğendim hoşlanıcam diye kendimi siktim olmadı. Bazen aşık gibi filan oluyorum ama sadece gördüğümde yani, oturup onu filan düşünmüyorum. Hani gidip biriyle çıksa sikimde olmaz ama, ne bileyim biri olsun diye sanki. Düşünüyorum çıksak filan, ya da herhangi biriyle çıksam hani bi sevgilim olsa, istiyorum sanki gibi geliyo ama, sanırım cidden ama cidden bir ilişki istemiyorum şuan hayatımda. Sanırım artık kolayca birine aşık olamadığımdan, olsam belki isterim, olursam isterim. Bence sürekli birilerinden hoşlanır durumda olan ve kalpleri hala çarpan insanlar çok şanslı. Yaşlanmış gibi hissediyorum ve sanki "hoşlanma işleri bizden geçti" gibi bir moddayım. Aşık olurum, aniden, karar vermeden, tokat gibi ; ya da, olmam. Bu kadar. Kitabımdan hoşlanma kelimesini çıakrdım. Sanırım geçen sene hoşlandığım gorile benzeyen çocuktan bile, bu sene hoşlandığım çocuklardan daha çok hoşlanıyorum. Aşık olmak istemiyorum, korkuyorum biraz ama, olsa da iyi mi olur ? zaman gösterir.

Yine çelişki dolu konuştum dimi, napalım bee ben de böyleymişim.

4 Şubat 2013 Pazartesi

Ne saçmaladım ben ?

Duşa giriyordum, birden cümleler aklımda akmaya başladılar. Duşta uzunca bir blog yazısı yazdım, duştan çıktığımda yazıya nasıl başladığımı unutmuştum. Bu şekilde o kadar çok yazı kaybolup gidiyor ki anlatamam. Şimdi asıl yazımın konusuna nasıl bağlayacağım diye anlatılmaz bir zorluk çekiyorum, delirmek üzreyim. Burada delirmek yerine başka bir kelime kullanmak isterdim, bu günlerde kelime dağarcığım beni hep köşeye sıkıştırıyor, düzgün bir sözlük alıp hepsini okumayı planlıyorum, yoksa yazı yazmak çok zor oluyor. Hala asıl konuya bağlayacak bir şeyler bulamıyorum, en iyisi direk konuşayım. 

Belirli bir sosyal statüye -ya da belirli bir gruba diyelim- sahip insanlardan nefret ediyorum. Kendilerine bir çember çiziyorlar, topluca içine sıkışıp oraya sığamayanları kendilerinden aşağı görüyorlar. Kendilerinden aşağı gördükleri ayrı bir çember çizip oraya sığışıyorlar ve onlar da diğer çemberi aşağı görüyorlar, ben bu çemberlerin hiç bir yerinde bulunamıyor, kendi noktamda duruyorum. 
İnsanlar marjinalleşme çabası içerisinde herkesleşiyor, birbirinin aynı insanlar birbirlerini benimsiyor ve 'herkes'leri popülerleştiriyorlar. İnsanlar aslında herkesin sevebileceği basit şeyleri buluyor, bunları tanrılaştırıyor, bunu sevmenin ayrıcalık olduğu kanısına varıyorlar. Papyonları çok seviyorlar, bunları sevenleri özel buluyorlar, oduncu gömleğini, vans'leri, ne bileyim şimdilerde köprücük kemiğini vs.
Çiğköfteyi seviyorum ama hiçbir zaman çiğköfte yiyeceğim zaman oraya buraya çiğköfte yiyorum diye yapıştırıp hava atma ihtiyacı duymuyor, onu hayatımın tahtındaymış gibi yüceltmiyorum. Kitap okumayı gerçekten çok seviyorum ama her yerde "kitapsız yaşayamam" paylaşımlarında bulunmaya gereksinmiyorum. Tumblr kızı, tumblr erkeği nesneleri yüzünden tumblr kullanmıyorum. Köprücük kemiği belirgin olan insan, kalıplarından sonra köprücük kemiklerinin adını öğrendim ve artık onları göstermek çok da matah gelmiyor. Hayatımda hiç "nutella seven" bir insan olmadım. Ben küçükken bal yerdim, reçel yerdim, fındık ezmesi yerdim. Hayatımda nutellayı da hiç tanrılaştıramadım, bir kutu nutella bitirip tadına hayran kalamadım, pek de umrumda olmadı. Petito çikolatasını sevemedim, çok gereksiz bi çikolata bence içinde fındık yok bi'şey yok. Vosvosları severdim, herkesin onlara tutkuyla bağlı olması beni onlardan ayırdı yazar hala vosvos gördüğünde dokunma takıntısına sahiptir . Hiçbir zaman Marilyn Monroe'yu sevdiğimi insanlara söyleyemedim. Hiçbir konuda en iyi olamadım. Çok iyi yazamadım, çok iyi çizemedim, çok iyi dans edemedim. Siyaset muhabbetlerinde iyiyimdir, o da akranlarımın pek umrunda değil. Aslında ben hiç Atatürkçü olamadım. Bu Atatürk'ü sevmediğim anlamına gelmez ama hiç on kasımlarda ağlamadım, adına duyusal yazılar yazmadım. Ben hiç teröristlerden nefret edemedim bağımsızlık aşkı türk milletinin kanında vardır, nice bağımsızlık savaşlarımızda biz de terörist miydik ? . Bu kürt olduğum, teröristleri desteklediğim, şehitlere üzülmediğim anlamına gelmez. Hiçbir zaman sağcılar tamamen haksız ve solcular tamamen haklı diyemedim. Hiç, tayyip erdoğandan nefret edemedim. Her zaman herkesin kendine göre haklı bir yanı vardı. 
Hiçbir zaman gerçek bir grupta değildim. Aslına bakarsanız, hiçbir zaman gerçek bir "fan" bile olamadım. 
Harry Potter'ı severdim (hala seviyorum), harry potter hayranıydım (hala öyleyim) ama hiçbir zaman Harry Potter bitti diye ağlamadım. JKR bütün yazarlardan iyi, Harry Potter dünyadaki en mükemmel seri, en sevdiğim kitaplar diyemedim. Harry Potter üzerine duygusal yazılar yazamadım. Ben Dumbledore ölürken ağlamadım. JKR'yi tanrılaştırmadım kendisini ikinci bir annem gibi severim o ayrı konu. Harry Potter benim çocukluğum diyemedim. Harry Potter benim çocukluğum değildi çünkü. Benim çocukluğum sokaktır, pisliktir, toptur, iptir, saklambaçtır, evciliktir. Böyle olması gerekmez midir ? Ben çocukluğu bunlar değil de Harry Potter olan insana acırım. 
Açlık Oyunlarını, Doctor Who'yu, Beatles'ı, The Doors'u çok sevdim, ama gerçek hayranları oldum mu ? Hayır. Belki bir nebze MFÖ hayranıyımdır. 
Hiç nefret edemedim ben. 1D dinleyen insanlardan, Justin Bieber fanlarından, Twilight hayranlarından nefret edemedim. Twilight kitaplarını yakmış insanlar tanıdım ben ne olursa olsun, asla ama asla ama asla bir kitap yakılmaz , sırf twilight filmlerinde oynadı diye, bir takım oyunculardan nefret eden insanlar tanıdım. Ben bunu hiç yapamadım. Harry Potter hayranıyım diye, oradaki tüm oyuncuları çok sevemedim. 
Benim hiç, onsuz yapamam dediğim bir şeyim olmadı. En değerli eşyam olmadı. Onsuz uyuyamam dediğim bir şeyim olmadı. Benim fobim bile olmadı. Nefret ettiğim yemek bile olmadı benim aslında karnıbahar yemem ama bunun da asla yemem dediğim bir yemek olsun özentiliğinden geldiğini düşünmekteyim. Tam olarak kız bile olamadım ben amınakoyiyim. Küfür ettim. Küfür eden kız mı olurmuş ? Hep biraz erkek fatmaya kaydım, çıtı pıtı olamadım. Güzel olamadım, çirkin de olamadım ben. Zayıflardandım hayatımın bir zamanlarında, o da geçiçi şey işte. Şiir yazanlardandım, şiiri kimse sevmez ki. 
Sanırım hayatımın hiçbir köşesinde, bir grupta nesneleşemedim. Bir şeyleri nesneleştirip onlara tapamadım, putlarım olmadı hiç. Herkesleşemedim, istemedim. Duman sevemedim ben afedersiniz ama basit ucuz ve pazarlığa yönelik müziği sevmemi beklemeyin. Nutella kızı, tumblr kızı sıfatlarını kendime yakıştırmadım. Blogger kızıyım belki biraz.
Taptığım bir şehir olmadı, bu ülkeden kaçıp gidicem diyemedim. İstanbulda ölmeyi arzuluyorum. Belki buraya aitimdir, yaşadığım yere. Belki kendime aitimdir. Ama hiç, gerçekten bir şeye ait olamadım. Farklılaşmak için herkesleşemedim, herkesleşenlerden kaçtım. Herkeslerin katı kurallarında, Justin Bieber haranlığını saklayan insanlar tanıdım. 1D ve Beatles'ı bir arada dinleyen insanlar tanıdım. Sevdikleri ve zevk aldıkları yüzünden çekinenler tanıdım. 1D hayranlarına bu arada nasıl yazıldığını bilmiyorum ondan sürekli 1d yazıyorum eheh abazan deyip, her gün mastürbasyon yapan insanlar tanıdım ve allah aşkına siz iki memeye bakıp azabiliyosunuz kızlar neden yapamasınlar bunu, mastürbasyon sadece size mi, bu ne kibir . Bir kızın resmine bakıp birbirlerine "boşaldım !!!" diyen erkekler, kızlar 1D Bieber gibi şeyler sevince neden onları düşüncesizce eleştiriyolar ? Siz tüm kadınları nesneleştirirken onlar bir kaç erkeği nesneleştirmiş çok mu ? 
İnsanlarla dinledikleri müzikler, okudukları kitaplar, yaptıkları seçimler yüzünden dalga geçemezsiniz. Buna hanginizin hakkı var ? İnsanların arzularını saklamasına sebep olmaya hanginizin hakkı var ? Onları oldukları kişi için dışlamayın. Sizin olduğunuz herkeslikten çok daha gerçekler. Hayatlarında kalıplar ve nesneler yok. Her insan kişiliğiyle özeldir. 
Sonuç olarak, ben bir cacık olamadım. Hıyar geldim, hıyar gideceğim.