30 Eylül 2012 Pazar

ben başlık değilim

Uzun zamandır yazı yazmıyorum. Bu güzel eylül bitmeden bir kez daha yazayım dedim, kalktım bu saatte bilgisayar başına geçtim. Aslında anlatacak hiçbir şeyim yok, ya da anlatmaya değer gelmiyo, ya da anlatmak istemiyorum. Okula başladım, okulum gayet iyi gidiyo. Hayal ettiğimin tersine genelde bütün arkadaşlarım kız, erkekler biraz çekingen çıktı. Konuşmuyolar bile. Evet ıı... okul güzel, bazı sorunlu insanlar var ama onlar beni kasmaz. Kendi halimde geçinip gidiyorum, eğleniyorum dans ediyorum. Arkadaşlarım ben ortalıkta dans ederken "napıyosun kendine gel" diyen tiplerden değil, bana katılan tiplerden. Okulda çok kasıntı insanlar var ama o da onların sorunu, asla kasıntı olamam bünyeme aykırı. Ya açıkçası ben 10-11-12 olsam 9lara çok gıcık olurdum, neden bu kadar havalı filan olmaya çalışıyolar anlamıyorum, rahat davransanıza adam gibi, ama yok aa rezillik. İnsanların ben arkadaşlarımla eğlenirken aç gözlerle bakışı da çok hoşuma gidiyo açıkçası. Hayatım boyunca bu böyle olmuştur, kasıntı insanlar rahat insanlara imrenir gözlerle bakmıştır hep. Ama hiç bizim gibi olamamışlardır. İnsanların etiketleri oldukları için üzülüyorum onlara. Karınlarına tekme atasım geliyo, fazla dik duruyolar, gereksiz bir diklik, burun çok havada. Neyse işte ben samimi kızlar çemberinin içine düştüm, ya da benim samimiyetimle öyle oldular bilmiyorum. Aaa, keşke oğlanlar da öyle olsa. İnsanın bi tane mi erkek arkadaşı olmaz lan, hani sevgili olmak için demiyorum yeminle, arkadaşım yok amınakoyiyim.
Free takılıyorum şuan sevgilim filan yok. İstemiyorum bıktım herkesten. Eğlenmek istiyorum sadece sanırım. Hiiç oğlanlara bakmıyorum başım eğik. Öğretmenleri sevdim, ingilizceci hariç. Mal karı. Tatlı insanlar hepsi. Ama tembellik ediyorum biraz bakalım sonumuz nasıl olacak. Oturup test çözen insanlardan korkuyorum açıkçası, benim olayım genelde yatmak. Okuldan gelince yatıyorum, sekiz ders çürüyorum arkadaş. Bir de zaten voleyvola çağırıldım, iyi oldu gibi bilemiyorum. Yoruluyorum ama eğleniyorum okulda, okul olsun diye bekliyorum resmen. Arkadaşlarımı çok sevdim eheh. Sooonra bişi diycektim unuttum bak. Ha hastalandım bi de, öyle yoruluyoruz ki. Salak gerizekalı milli eğitim bakanlığı 8 saat yaptı liseleri, ve 8. saatte öğretmenlerin ne yapacağını bilmediği seçmeli derslerimizi işliyor, daha çok boş dersler yaşıyoruz. Aman ne güzel boş ders demeyin, zaten canımız çıkmış, bir saat bir saattir arkadaş uyurduk o saatte biz.
Pek bir sosyal etkinliğe filan katılmadım açıkçası, insanlarla da ilk hafta tanıştığım kadar yani, çok fazla dokuzla tanışmadım. Eski okulumdaki iki sınıftaki öğrenci sayısının toplamı kadar 9. sınıf var okulumuzda 90 kişi. Hatta 80 filan. Kalabalık değiliz yani, herkesle tanışayım diyorum ama herkes de sıkıcı be, onlar gelsin tanışsın arkadaşım. Zaten hayatım boyunca insanları guruplandırdım ben, öyle yapmasam daha iyi olacak sanki. Bunlar havalı deyip hiç bulaşmıyorum, havalı oldukları için insanlara yaklaşmayınca onların gözünde ben havalı oluyorum. Ben öyle değilim arkadaşım, siz öylesiniz, öyleyseniz bana bulaşmayın. Ya tabii olabildiğince çok arakdaşım olsun isterim de ne bileyim işte.

Bu yazıya gece bir gibi başlamıştım annem kaldırdı beni bilgisayardan şuan saat üç, ne yazacağım unuttum haliyle. Tekrar okumaya da üşendim açıkçası. Şuan Queen dinliyorum. Annem ödev olmadığı sürece pc başına geçmemem gerektiğini söylüyo, umrumda değil. 15 tane soru çözdüm hakkım burası. Saat erken zaten ödevlerimi beş kez yaparım akşama kadar.
Bir de sürekli bilinmeyen arıyo kim ki o ?
Uzun zamandır kitap okumuyorum. Hayat garip kitap okumuyoken. Ne desem ki ? Chuck Palanhiuk kitabı okuyacağım, Günce.
Dans etmeyi seviyorum.
İyi günler, iyi aylar, iyi seneler, iyi ömürler, iyi sonsuzlar.

neden bu kadını koydum bilmiyorum, içimden geldi, tatlı bir insan 

14 Eylül 2012 Cuma

Sanki hayatımızın bir köşesinde tanışacak gibiyiz, tanışınca çok sevecek birbirimizi, martılardan bahsedecek gibi. 

Çimlerde, bulutlarda, denizlerde.

Bunu yaptırmadan ölmek istemiyormuş ipek. Unutmayalım bloğa koyayım, dedim.
Ben de mesela arkamda bir koleksiyon bırakmadan ölmek istemiyorum. Hiçbir zaman bir koleksiyonun sorumluluğuna erişemedim. Hiç olmadı. Param olmadı belki yeterince. Pul biriktiremedim sıkıcıydı, taşlarla ilgilenmiyordum, bilekliklerim olsun dedim gittiğim her şehirden, kaybettim hep. Bir keresinde bir filmde görmüştüm, kar küresi koleksiyonu yapıcaktım ama olmadı, hiç almadım. Çoraplarım var bir sürü, onlar olsun benim koleksiyonum dedim ama giyiyorum hep. Yırtılırlar mesela, atarım onları. Ayaklarım çok üşüyo. Hırka koleksiyonum olur belki. Evet. Hırka koleksiyonum olur. Tek bir hırkam, bütün koleksiyonum olur benim. Sonsuza değin yanımda olur.
Sonra atlı karıncaları severim ben. Binmeme izin vermiyolar hiç, binmedim uzun zamandır. Çok istedim, yalvardım bilet kesen insanlara ama kilo sınırı varmış. Küçükken binerdim, yine binmek istiyorum. Atlı karınca deyince aklıma berfinle emre geliyo, seviyorum arkadaşlarımı. Ne aptallar, aptallığıma katlanırlar. Carouselde böyle çiçekten tacı olan bi at vardı, benim atımdı o, hep ona binerdim. Yine binmek istiyorum.
Gezmek istiyorum mesela, bütün sergileri gezmek istiyorum, beklemek bilmek ve bir gün hepsini birden gezmek istiyorum. Her ay tekrarlamak istiyorum bunu.
En çok da ne istiyorum biliyo musunuz ? ama en çok istiyorum bunu böyle, çok istiyorum, bir yerin esnafınca tanınmak. Bütün esnaf tanısın beni, gideyim yanlarına "nasılsın mehmet amca" diyeyim, gülümsesinler bana istiyorum. Gideyim kitapçılara, çizgi romancılara mesela saatlerce sohbet edelim istiyorum, arkadaş olalım, oradan bir kahve içmeye gidelim istiyorum. Sıpcısacık olayım istiyorum, insanlar beni düşününce akıllarında kavhe, çay, en sevdikleri battaniye, hırkaları, atkıları gelsin istiyorum. Ben onları ısıtayım, sevgileri beni ısıtsın istiyorum.
Bir gün yalnız yaşıyo olmak istiyorum. Evlenene kadar ailesiyle yaşayanlar gibi değil. Bomboş evimde üç kat çorap, bir elektrikli sobayla donayım istiyorum. Güzel battaniyemle. Kazaklarımla.
Örmek istiyorum. Keşke daha kısa sürse.
En ucuz yerlerden en güzel şeyleri bulanlardan olmak istiyorum. AVMlerde değil, sokaklarda alış-veriş etmek istiyorum.
Kaçkar dağlarına gitmek istiyorum.
Bir gün, bir bardak şarapla, zevk alarak ısınmayı öğrenmeyi istiyorum.
Daha çok üşümek istiyorum.
Donarak ölmek istiyorum belki.
Gezerek ölmek istiyorum. Aşınmış ayakkabılarla, yaşanmış bir hayatla ölmek istiyorum. Çimlerde, bulutlarda, denizlerde.

6 Eylül 2012 Perşembe

mutluyum huzurluyum


Günlerim normal geçiyor. Sanırım bugün de, her zaman olduğu gibi, belli bir konu üzerine yazmıycam. Yazının  sonuna kadar neler olur belli olmaz. Ne konuşacağım hiçbir fikrim yok sanırım. Bir ilişki gibi bir şeyim yeni bitti. Kötü bitti, sanırım yani. Sonuç olarak bittiğinde benden nefret ediliyordu, hep öyle olur. Defalarca kez söyledim ben ilişkinin kötü tarafıyım diye. Aslında bu konu hakkında yazmak istemiyorum ama arkamdan konuşurlar diye korkuyorum ve bu neden umrumda bilmiyorum. Sadece ayrıldığım arkadaşın onu kandırdığımı düşünmesini istemiyorum, yaşadıklarımda dürüsttüm. Zaten yalan olsa o kadar uzatmazdım yani. Genelde yaşadığım her şeyin sonunda, ya da kaybettiğim herkesin, çok fazla ağlar kendimi parçalar beni hemen unuttu diye sinirlenirdim, profillerini takip ederdim. İlk defa böyle olmadı, ayrıldık ve bitti her şey. Mutluyum, bir blog yazmış onu okudum çok daha mutlu oldum. O mutlu olduğu için çok daha mutluyum. Beni unuttu, ya da bittikten sonra hiç üzülmedi diye çirkefleşmiyorum. Sanırım ilk defa karşımdakini düşünüyorum, bensiz daha mutlu olduğunu biliyorum, olacağını biliyordum. Benim için pek bir şey farketmiyor açıkçası. Bunu hemen hiç sevmemiş kandırmış diye algılamayın, ağlardım bile. Ama bu sefer ağlamadım. Mutlu olduğunu biliyorum bu bana iyi geliyo. Benim hayatım her zaman olduğu gibi, yokluğu iyi bile geldi. Biriyle birlikteyken hem kendimi hem karşımdakini yıpratıyorum sanırım. Çok garip bir haldeyim, çok huzurluyum kuş gibiyim. Hani bazı şeyler boşuna değil ya, ben de ona bir şeyler öğrettiğimi düşünüyorum -en azından benim gibi kızlara bulaşmaması gerektiğini- bu beni iyi ediyor. Bu sefer hiç üzülmedim hem de hiç.

Yeni bir sevgili için hazır değildim, yeni sorumluluklar yeni takıntılar için hazır değildim. Bu hazır olmayışlık hem onu yıprattı hem beni. Keşke en başından bulaşmasaydım diyorum. Benim yıpranmam umrumda değil, onun için yani. Benim gibi bir yükü kaldırmaya hazır değildi bence. Ama her ne olursa olsun, sanırım ikimiz de güzel anlar geçirdik, hoş anlar. Benden nefret etsin istemiyorum, beni iyi hatırlasın vee çok aşık olsun istiyorum, bana değil bir sürü başka kıza. Ve arkamdan dedikodu yapmasın eheh. Aşık olmak çok güzel bir şey, bana aşık olduğunu sanıyordu ama belki bir ay sonra belki bir hafta, ne şapşalmışım diyecek. Bunu desin, ama bunu derken beni gülümseyerek hatırlasın. Sevmesin aşık olmasın ama ben bir zamanlar onun hayatına girmiş manyak tatlı kız olayım, arkadaşı olayım. Ondan nefret ediyorum demesin. Umarım bu yazıyı da okur. 

Daha fazla ne diyebilirim bilmiyorum, hoş şeyler yazdım sanırım. Normalde bu konu hakkında konuşmazdım bile ama ne bileyim, bir yazıyı  hakediyo sanırım. Sonuç olarak mutluyum çok mutluyum, sanırım o da mutlu, benim için bir sorun yok yani.

Evet sadece bana gelince: Uzun bir zaman aşık olmaya hiç ama hiç niyetim yok. Sanırım okulda bir sürü oğlan arkadaşım olacak, sevgili olma işini de seneye saklıyorum, ya da en azından birkaç ay sonrasına, belki beş ?
Hala gidememiş olduğum dans kursuna gelince, annem okul devam ederken dershaneye babam ve ben de kursa gitmemi istiyoruz. Bunun için kendimi kanıtlamalı ve derslerimde gerçekten iyi olmam gerekli yoksa, bekle beni dershane. Ayrıca, bu yaz evimiz baştan tadilat olduğu için ve birkaç eşyamız değiştiği için ve benim okul masraflarım olacağı için maddi durumumuz şu aralar pek iç açıcı değil. Yani kötü de değil de, çok iyi de değil anladınız siz. O yüzden bir de dans kursunun maddi yanı var, babamların işleri okul sezonuyla birlikte açılırsa, ya da şok bir gelişmeyle emekli maaşları milletvekillerininkiyle aynı seviyeye filan gelirse kesin gidiyorum demektir. Babamın bir arkadaşının dans okulu varmış fenerbahçede, biz avrupa yakasında yaşıyoruz fenerbahçe anadolu yakasında kalıyor. Eğer o kursa gidersem her haftasonu vapur yolculuğu yapacak olmak da bana çok çekici geldi, denizi ve martıları seviyorum. Babamın arkadaşı olduğundan ders ücretlerinin de azalacağını düşünüyorum eheh. Bu yüzden bir sorun çıkmaz sanırım. Güzel olacak. Kış için umutluyum. Yaz için de umutluydum gerçi ama, bana birkaç şey öğretip gitti. Bu sene güzel olacak, çok güzel. Bekle beni yeni hayatım, geliyorum. 

not: zehrayı hala sevmiyorum, destina adamımsın
dipnot: bu şarkıyı çok sevdim 

4 Eylül 2012 Salı

Öğüt bekliyorum

Hayatım gayet normal gidiyo, artık liseliyim, heyecanlıyım. Ya siz hepiniz benden büyüksünüz ya, bana üç beş öğüt verseniz lise için hiç fena olmaz, pek öğüt alacağım insan yok. Sosyal olmak istiyorum lisede, baya çok sosyalleşmek istiyorum, nasıl yaparım bilmiyorum, korkutuyo bu beni. Çok yılışık olma diyo biri, biri de çok burnu havada olma diyo, kendim ol diyo bazısı. Tamam arkadaşım kendim olayım d benim kendim nasıl haberiniz var mı sizin ? deli dolu manyak özürlü bir şeyim ben, severler mi ki ? sevcekler tabii lan, ben sevilmeyecek kız mıyım ? değilim. Sonra düşünüyorum açsam mı saçlarımı, azıcık kızartsam mı dudaklarımı, oğlanın yanına mı otursam kızın yanına mı, havalı görünenin yanına mı otursam mülayim görünenin mi ? kafayı yiyorum bunları düşünürken. Okul çantamı seçerken bile ablama sordum, bu çantayı alsam kokoş demezler dimi ? diye.

İlkokulu bu yüzden seviyorum işte, korkmuyorum hiçbir şeyden. Herkes eşit, en zengininin bile okula gelirken 5 kuruş parası yok. Kimse bakmaz yemeğini evden mi getirmiş diye, kimse bakmaz ayakkabıları güzel mi diye, kimse bakmaz çantası marka mı diye, kimse bakmaz kalemlerine, kimse bakmaz yediğine içtiğine. İlkokulda herkes kardeştir, herkes eşittir, herkes çocuktur ilkokulda.

Yıllardır bunu düşlüyorum, muhteşem olsun istiyorum, okula ilk girişim ilk izlenimim, lise hayatım, bu 4 yılım muhteşem olsun istiyorum. İstediğimin aksi olacak diye ödüm kopuyo, mutlu olmak sevilmek istiyorum. Hayatım boyunca hiç germedi bu beni, ortamlara hemen uyum sağladım, sevildim, kendi çapımda bir popülerliğim de vardı, germiyodu beni sevilmek sevilmemek. Ama ilk defa bu kadar önemsiyorum, insan yıllarca bir şeyin hayalini kurunca olacağının en iyisi olsun istiyo. Lütfen, lütfen en iyisi olsun. Öyle korkuyorum ki anlatamam. Eskiden benim gibi insanlar olsun isterdim ama artık istemiyorum. En iyileri olayım istiyorum. Hırs bürümüş gözümü allah kahretsin beni yaa, amerikan filmlerindeki manyak amigo kızlara benzedim, korktum şuan kendimden, feriha olmayayım ben ? olmam, karakterim el vermez buna.

Rahatlatmak istiyorum kendimi ama o kadar taktım ki her şeye, hangi ayakkabıyı alayım filan diye düşünüyorum, marka delisi de olmaya başladım korkudan. Ne yapacağım bilmiyorum, neden bu kadar önemsedim bunu ? Lisemi öğrendiğimden beri, hiç bahsetmedim bu konudan, cesaretim yoktu. İçimi boşaltmaya bile cesaretim yoktu. İçimi boşaltacağım kimse yoktu.

Hiç umrumda olmayan şeylerdi bunlar, ama bunun için 3 yıldır hayal kurduğum emek verdiğim hırslandığım gelince aklıma, bir tokat gibi çarptı yüzüme. Lisede mutlu olacağımı hayal etmiştim, muhteşem olacağımı, olamayacağını düşündüğümde çürüdüm. Yıllardır düğününü hayal eden kızlar gibiyim, her şeyi mükemmel hayal etmiş ama zamanı gelince o mükemmeliği yakalayamayacağını düşünen kızlar gibi. Onlar nasıl yıllarca düşlüyorsa o anı, ben de bunu düşledim, nikah masasına giderken topuğum kırılsın, tökezleyeyim, gelinliğime basayım istemiyorum. Mükemmel bir giriş olsun istiyorum.
Ve biliyorum ki, ne zaman en mükemmelini istesen, o en mükemmeli olmaz. Korkuyorum, korkunca çok üşüyorum, çok.

Furkan vol:2

Furkan bana benim için yazı yaz dedi ama yazmayı unuttum, çok özür diliyorum. Çocuk da beklemiş yavrum. Bloğum ne kadar "salak ve dandirik yazılar yeri"ne dönüşmüş olsa da bu yazıyı yazıcam.

Açıkçası, Furkanı tanımıyorum. Pek bir sohbetimiz de yok kendisiyle. Gideri olan bir çocuk, çok şekil saçları var. Komik yani, sevimli bir çocuk. Kaç gündür erteliyorum yazmayı bu gün de yazmazsam bok olucak.

Bazen sohbetten yazayım filan diyorum çocuğa, sonra yazmıyorum ne yazayım? utanıyorum sanırım. Nesinden utandığım hakkında hiçbir fikrim yok. Samimi aslında, ben de samimiyim yani biliyorum kendimi. Arada tivitleşiyoruz öyle, ne dersem çekiyo cevap veriyo sağolsun, hiç bozuntuya vermiyo. Kralımız o bizim. Daha fazla ne kadar uzatabilirim bilmiyorum. GLEE SEVİYO aferin ona, çok havalı bir durum bu bence, glee seven erkek çok yok çok çekici bir artı bu. Şarkı sevkimiz pek uyuşmuyo sanırım, nasıl filmlerden hoşlanır onu da bilmiyorum. İşte olur ya dışarıdan izlenim, bu dışarıdan izlenimim, sevimli yani sevimli çocuk. Sevdim ben. Sevgilisi var mı acaba ahahah, tamam hemen kaşarlığa bağlamayalım. Öyle işte. Sevdim kendisini inşallah o da beni sevmiştir (ajsdhajksd), bu kadar, sevgile furkan.