7 Eylül 2014 Pazar

Her anından nefret ediyorum senin. Sırtım delice ağrıyo.          Hayatım olabilirdin, yıldızlar olabilirdin, daha sonra kayabilirdin.. yine de her anından nefret ederdim senin. Bir yıldızı hiç kayarken görmedim ve gelecekte de görmemeyi diliyorum.          Ben yıldızlar olabilirdim. Milyonlarca yıl öncesi, dakikalar sonrası olabilirdim. Ne olursam olayım her anından nefret ederdim senin. Bu yaz ilk defa bir gökkuşağı gördüm.            Ben gökkuşağının sarısı, sen de belki yeşili olabilirdin. Belki mor olabilirdin. Belki tüm en rahatsız edici renkler olurdun. Belki tüm renkler sensindir. Belki renk olmayan her şey de sen.
Her anından...

6 Eylül 2014 Cumartesi

ne kadar kolay aşık olmak tanımadığın insanlara
tanışmayalım sevgilim
bir adın olsun bende,
    bir de gülüşün.

5 Ağustos 2014 Salı

şiir

geyiklerin boynuzları
gökyüzünün mavisi
kollarındaki damarlar
ellerindeki yaralar
ağaçların kocamanlığı
saçlarının karışıklığı
rüzgarın uğultusu
nefesinin tadı
                             yanlışın var.
bunca güzel şey varken yaşamakta
şiirleri nasıl sevmezsin?

28 Temmuz 2014 Pazartesi

insanın konuşcak kimseciği olmayınca kendini kitaplara veriyor. yaşasın okumak! ayrıca yaz mevsiminden nefret ediyorum. her şey duruyor, keykom keykom oturuyorum bütün kurslar etkinlikler mola veriyor. hele bir de en iyi arkadaş şehirden gidince... hele bir de başka ülkeye... vallahi ölücem! kış gelsin de keyfimize bakalım.

25 Temmuz 2014 Cuma

Madem Tanrı var neden bunlara izin veriyor? bıktım bunu sormaktan. nolur güzel şeyler olsun. en azından sadece masum çocuklar için... nolur güzel şeyler olsun.

12 Temmuz 2014 Cumartesi

gökyüzü mavi
bulutlar beyaz
ağaçlar henüz al olmuşken
       gidişini bana uygun bir dille açıklar mısın?

2 Temmuz 2014 Çarşamba

herkesten nefret ediyorum, ettikçe kaçıyorum, kaçtıkça batıyorum. bir gün güneş doğacak. bıktım ergen olma sorunsalından.

23 Haziran 2014 Pazartesi

bıcırık

Yazıma başlarken şunları dillendirmek istiyorum: epilasyon makinesiyle bacak kıllarını alınca nokta nokta olmasından nefret ediyorum. Ayrıca şu kılların uzadığı ama alınamadığı dönemcikten de nefret ediyorum. Genel olarak kıllardan nefret ediyorum. Madem alacaktık neden varlar ki? Madem varlar kalsalar olmaz mı? Ağ hayır onların üzerimde kalmasına izin veremem sanırım... Kadınları güzel olmaya heeeep kadınlar zorluyor zaten. İşte asıl nokta! Kadınlar erkekler için değil, kadınlar için süslenirler.

İşte şimdi de yaz geldi! Anne şort, etek, elbise giyerken biraz zorluk çıkarıyor ama başa çıkıyoruz.Yazım iyi geçiyor. Yinee dans kursuna gidiyorum haftada iki gün ve bu yüzden eve tıkılıp kalmamış oluyorum. Bi de annemle takılıyoruz. Gerçi yaz daha yeni başladı ama bilmiyorum işte. İçimde güzel bir his var, güzel bir yaz olacak. Umarım sizin için de öyle olur.

Bu yaz, yaz aşkı hayalleri kurmuyorum sevgili okurlarım. Siz de bilirsiniz nice hayaller kurdum, bir bok olmadı. Bu hayal kurma işi sorun yaratıyor aslında. Mesela oturup evlilik teklifimi hayal ediyorum, böyle çok harika. Ama şimdi o gerçekleşirse o kadar basit ve tahmin edilebilir kalacak ki... Ayrıca bazı anları hayal etmek, mesela hayatımın aşkıyla karşılaştığım o anı, o anların gerçekleşebilme ihtimalini azaltıyor. Çok beklendik bir şey oluyor, bütün güzelliği kaçıyor. Güzel anları hayal etmek bok gibi yani. Hayal etmemek daha yararlı olur!

Ve bu yaz yine alacağım giysilerin bir çetelesini tuttum, ama almaya gittiğimde hiçbiri hayal ettiğim gibi üstüme yakışmayacak veee yine hayal kırıkları, yine boş eller...

Tekrar 'bu yaz' diye başlayacağım şu cümle de gelişme kısmının son cümlelerinin başlangıcı olacak. Bu yaz eski yazlarımı düşünüp efkarlandım sevgili okurlarım. Gerçekten boktan ve sıkıcı yazlardı, yani öyle düşünüyodum. Çünkü hep evdeydim, kusasım gelirdi, dışarı bile çıkmazdım ama güzel arkadaşlarım varmış, güzel sohbetlerim varmış, bana ait olan insanlarım varmış... Onları düşünüp, yitmiş olduklarını bilmek üzücü. Tüm eski anlarımı seviyorum bolca. 

Ama işte yeni anlarımı da bolca seviyorum. Sürekli gezmeyi kendime vakit ayırmayı daha çok kanlı canlı insanlarla olmayı seviyorum. 

Kocaman ve küçücük kararlar verin, kendiniz için güzel adımlar atın ki tatlı minik anlarınız olsun. Sevilesi anlar yaşayın. Güzelli bir yaz geçirin, güzel elbiseleriniz olsun, bolca gezin, ve bolca en sevdiğiniz o' şeyi yapın.

20 Haziran 2014 Cuma

savaş ne demek?

ölüm.



hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk. al bütün çocukluğum senin olsun, yeter ki bilme kopuk kafaları, bilme silahları. en bombalı yerlerinden çocuk! gök gürültüsünden korkmayan çocuk. bombalarla büyüyen çocuk. sen yeter ki ölüme alışmayasın, ömrüm al senin olsun.

30 Mayıs 2014 Cuma

ah

Özlüyo muyum, seviyo muyum bilmiyorum ama içimde bir yerlere dolu yağıyor. Na yumruğum kadar! Düşen yeri hasarlıyor. Beni çok dardınız, size çok dardıldım bayım. Ve çok kırdınız kabuğumu, öyle derin ki..! Bir daha size paha biçilmez kristallerimi emanet edemem bayım. Evet,, ben de üzgünüm. Size doğru sönüyor volkanım, canım acıyor.
İçimdeki dolu diner elbet, elmacık kemiklerinizi görmedikçe.

15 Mayıs 2014 Perşembe

SOMA

Bugün yine insanlar öldü anne. Babasının gömülmesini beklerken ağlayan kız çocuğunun aksine, bazıları yine ağlamadı. Ama anne!
Dün insanlar öldü.

Biz çok üşüyelim, onlar ölmesinler. Siyah olmasın yazgıları, ya da hep beraber siyah olalım. Anne bugün insanlar öldü masum bebekleri için, anneleri, babaları, bacıları kardeşleri için. Yarın insanlar öldü milleti için.

Unutursak kalbimiz kurusun!

28 Nisan 2014 Pazartesi

sizi ilk sevdiğim günü hatırlıyorum. kalbiniz derinizi yırtmıştı.

5 Nisan 2014 Cumartesi

kelek sakız

Arkadaşlarımla aram bozulunca ciğerimden bir parça kopuyor. Baya ağlıyorum filan. Keşke bu kadar kelek olmasalar da değse. Amaaan yasemin ona küstüm üzül buna küstüm ağla gönül mü dayanır? E madem küsme. Ne salak kızsın sen. Hayat böyle de güzel. İnsanlar gidiyorlar, buza dönüp gidiyorlar. Varsın gitsinler. Sepsert duruyoruz burada. Babam havuç almış. Babam kivi almış. Annem babamı boşamaktan bahsediyor. Boşama demiyorum. Biliyorum ki boşamaz. Varsın boşasın, düşünmek canımı acıtmıyor. Anneminki de yaşam değil. Biz mutlu olalım güzel yaşayalım diye onu unutuyoruz. Annem sadece ders çalışmamı istiyo. Benim saf, temiz, güzel annem. Peki çalışırım. Bir de güzel perdeler dikerim. Bayım sizinle de bir daha konuşmak istemiyorum. Kalbimi kırdınız, iyi bir dost olamadınız. Birçok şeyim olmanızı isterdim. Öyle ki sizi tahmin edebileceğinizden çok seviyorum. Dostluk boşuna değildir bayım. Kalbimin yarısını size verebilirim. Yeter ki siz sıkılmayınız, bıkmayınız. Benim canım da daha fazla acımasın. Usul usul gidin bayım, ve gidiyorsunuz da zaten. Üstelik kapıyı size ben açtım. Annem babama kendine bi ev al dedi, ben senle yaşayamam yaşlılıkta. Babam olur dedi, hatta istersen şimdi gideyim. Babam gitsin istemem. Annem üzülmemiş göründü ama içinden kopan sızıyı duydum. Yüzünü yıkayıp yemeğe girişti. Belki gözleri ağırlaşmıştır yağmurdan. Ağladığımda annem fark etmesin diye yüzümü yıkarım hep. Annemle bazen dertleşme günleri yaparız. Bugün de yaptık. İlk ben ağladım, artık konuşmak istemiyorum yanıma gelince bile huzursuz oluyorum, diye. Sonra o ağladı. Annem yalnızlığına ağladı. Biz o kadar benciliz ki, annem o kadar tek başına ki. Ufak salak dertlerimiz var. Anneme arından yakındım, o da bana babamdan. Anneme kelek arkadaştan yakındım. O da bana arkadaşsızlıktan, ve yine babamdan. Aranız düzelir dedi, istemiyorum dedim. Ben ona babamla düzelirsiniz demedim. Babamla aralarında tam olarak bir sorun yok. Annemin yorulmuşluğu var bir de babamın bencilliği. Sanmayın ki babam kötü bir adam. Dünyada tanıyabileceğiniz en iyi adamdır. Halk kahramanı gibi bir şeydir. Harika bir babadır. Lakin mum dibine ışık vermez. Annem üniversite mezunu, kitap okumayı el işini film izlemeyi seven bir kadındır. Hiç dizi tutkunu olmamıştır. Bağcılarda yaşamamızdan mütevellit kendi kafasında bir arkadaş bulamıyor, kendini eve kapayıp boğuluyor. Şimdi kurslara filan gideyim de arkadaş edineyim diye düşünmeye başladı. Edinsin bakalım. Benim de fizik çalışmam gerekiyor. Neden biliyor musunuz? Hayır. Bilmiyoruz. Ama çalışmalıyım işte ki büyüyüp kocaman adam olayım. Eskiden babam beni dersler konusunda hiç sıkmazdı, şimdi ders çalışmıyorum diye söyleniyor. Açıkçası onu böyle sevmiyorum ama olsun. Madem istediniz çalışırız. Fizik... Boktan fizik. Cehennem fizik. Keşke olmasan da biraz yüzüm gülse. Hemen bit de daha fazla kusacakmış gibi hissedip gelmeni beklemeyeyim. Senden de nefret ediyorum, kelek kavunlardan da. Bir de şu koltuk örtülerinden nefret ediyorum, beyaz. Yeni perdeler istiyorum fakat bunlar henüz yeniler zaten. Ben perdelerim basma çiçekli kumaştan olsun isterdim, koca koca çiçekler isterdim. Annem dantel filan şeyediyor. Modernli şeylerle otantikli şeyleri karıştırıyoruz. Esasında hoş bir salonumuz var seviyorum. Kendi evim olsa daha renkli olsun isterdim. Annem fazla eşyayı sevmez. Gerçi ben de sevmem ama belki de seviyorumdur. Annemden daha çok katlanıyorum en azından. Babam moderne moderen der. Annem der ki doğru söylesin diye çok uğraştım. Amcam pantolona pantul der. Bunu öğrendiğimden beri ben de pantolona pantul diyorum. Keşke ellilerde yaşasaydım. Ya da ne bileyim, altmış, belki yetmişler. Kalbimi kıran çam ağaçları. Kalbime gömülen kozalaklar. Şam fıstığı. Şam fıstığı sakız ağacıgiller familyasındandır. Yasemin zeytingiller. Henüz olgunlaşmamışken ya da kurutulmamışken neyse artık, üzüme benziyorlar. Ya da hurma çekirdeğine. Telefonumun şarjı bitti. Yasemin! ders çalış. Uykum geldi ağlamaktan. Rimel sürmüştüm fakat hiç akmadı. Kafam kaşınıyor çünkü pis. Banyo etmeliyim. Düşünüyorum ki kafanızı yıkanmaya çok alıştırınca daha çabuk kirleniyor. Parmaklarım yoruldu.

14 Mart 2014 Cuma

manasızlıklar çerçevesinde

Hayattan nefret ediyorum. Ölmüşler ise... yaşıyor olmalarını dilerdik. Hayat saçma sapan çünkü kimse ölmek isterken dahi ölmek istemez. Beynimizde bu anlamsız kargaşayı yaratan her türlü şeyin içine sıçayım.
Buna kimileri depresyon diyor sevgili okurlar, kimi ergenlik. Ben çamaşır diyorum. Allah aşkına durun yahu! Paklanıp çırpılıp asılıp kurutulup toplanıp çırpılıp ütülenip katlanmaktan bıktık. Bizi çamaşır etmeyiniz, isimler vermeyiniz. Bizi buruşukça kaderimize terk ediniz de, dizlerimizde hiç iyileşmeyecek yaralar vücut bulsun.
Bir zaman didindim dolabım toplu olsun diye baktım olmuyor sıpıtıp attım dolaba en yeni bayramlıklarımı. Eskiden bayramlardan önce uyuyamazdım efendiler. Ne zaman aldınız elimden bir kez ısırıp daha hayatta karşılaşmadığım elma şekerimi.
Annanem bu kız odun gibi bir şey oldu demiş anneme. Ah efendiler...ah...

11 Mart 2014 Salı

Berkin Elvan için

Büyüyüp adam olacaktım anne.
Daha oynayacağım oyunlar vardı,
Daha güleceğim baharlar,
Aşık olacağım maviler vardı.
Büyüyüp adam olacaktım anne,
Ölüp kahraman oldum.

Berkin Elvan için

"yaseminden bile küçüktü" dedi ablam,"öldü". Henüz 15 yaşında öldü. Daha doktor olacaktı, daha mühendis olacaktı. Ekmeğini taştan çıkaracaktı, annesinin yüzünü ışıldatacaktı. Ellerini kapadılar. Bunları parayla satın alabilir misin? İyiliği satın alabilir misin? Masumiyeti.. Henüz on beş yaşındaydı, canını ekmek gibi eline verdiniz. Daha boy atlayacaktı bisikleti, daha aşık olacaktı, daha kalbi kırılacaktı, daha kalp kıracaktı belki. Öldü.
Öldü.
Öldü.

10 Şubat 2014 Pazartesi

Ben az yaşıycam

Bi keresinde, işte ben çocukken, ağlıyodum bi arkadaşım gelip demişti ki "ağlama, ağlamak ömrü kısaltıyomuş" uzun uzun anlatmıştı.

acıyor

kalbim filan, başım filan, canım filan.

9 Şubat 2014 Pazar

yatağın götünden


Yatağın götüne oturdum ve "yatağın götü olabilir mi olamaz mı" yı düşünüyorum. Elbette ki olabilir, eğer iyi bir nesne olursanız istediğiniz halükarda bir götünüz olabilir. Yatağım bir götü olsun istiyor mu bilmiyorum. Uykum var. Size biraz durumlarım hakkında yazacağım. Durumlarım iyi gibi gidiyor. Çoğunlukla hiçbir şey yapmıyor ve biyoloji testi çözmekten zevk alıyorum. Yalnız bugün çözdüm çünkü ödevim vardı ve bitti yani biyolojiyle olan ilişkim de. Sevgilimden ayrıldım. Evet baya uzun sürdü biliyorum blocuk sen de şaşırdın. Sevgilimden ayrıldıktan sonra hiç mi hiç ağlamadım ki bu benim için normal bi şey değil çünkü hemen hemen her şeye ağlarım söylüyorum ya ağlamak üzerine bir yazı bile yazdım ama işte bu sefer olmadı. Kendimi çok zorladım tatlı anları düşündüm ama yok, olmadı. Her neyse... ayrılığa ağlamadım ama geri kalan her şeye ağlar haldeyim. İçimde kalan o yumruyu bir şekilde atıyorum. Aslında bilmiyorum gariiiip çok saçma ve salak duygular içerisindeyim. Size bunu anlatamam çünkü nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Aslında marlanınki gibi bir elbise istiyorum. Of yani aslında mutlu olduğum filan yok çünkü eğer mutlu olursam bu beni bir canavar yapar ama bilmiyorum. Henüz pişman olmadım. Zaten ne zaman yazsam "iyiyim canım ohohohooooy hiç üzülmedim" diye yazar yazı bitince hunharca acı çekmeye başlarım. Yazarken yüzleşiyorum. Şey işte ya pişman olucam hissediyorum da daha birkaç gün var ona. O birkaç günde de iş işten geçmiş olucak zaten. Ya ama yani üzülüyorum da işte ama ya anlamıyorum pek.  Özlüyorum. Çok fazla ya dedim.

İşte bilmiyorum daha önce kimseyi bu kadar çok sevmemiştim. Beni korkutuyor içimi kemiriyor beni bitiriyor. Böylesi daha iyi. Korkularınla yüzleşme onlardan kaç. ehe. Bu verilmesi gereken bir mesaj değil. Bunu unutun. Ben böyle iyiyim yani kimseyi çok sevmiyorken. Herkes yoluna baksın. Heeer neyse size ıaaaa şeyden bahsedeceğim............. şeyden........................

şey....
Saçlarımı son kestiğimden beri çok yamuk yumuklar ve annem kendilerinden hiç hoşnut değil. Fakat o kadar yamuklar ki kestiremiyorum bile. Şuan saçlarım pis. Pis saçlardan nefret ederim. Nedeeen bilmiyorum ama nefret edilesi şeyler bence. Geçen gün annemler bir çiçek almışlar ve dedim ki bu çiçek çok çirkin hiç sevmem. Ve şimdi sürekli bana "çiçeğe kötü enerji yolladın bak nasıl boynunu büktü sarardı iki günde moralini bozdun" diye söylenip duruyorlar. Bu olaydan sonra çokça pişman oldum dedim ki "ben bir çiçeyim ve tüm çiçeklere kol kanat germeliyim" evet bu size saçma gelebilir şimdilerde ortalıkta kimse yokken çiçeği alıp onu ne kadar sevdiğimi, ne kadar güzel bir çiçek olduğunu filan söylüyorum. Umarım aramız düzelmiştir. Ve ıaaa sonra hiçbir şeyden gerçekten nefret etmediğimi fark ettim, hani böyle gerçekten çünkü elimde değil yapamıyorum büyük kinler de tutamıyorum. Şuan hayatımda sevmediğim bir tek insan var onu da sevebilmek için büyük çaba harcıyorum. Yüzünü hiç görmesem belki sevebilirim. Umuyorum ki onu sevmeyi başaracağım.
Bir de umarım yaz çabuk gelir okul benim için katlanılmaz bir yer ve şimdilerde dört kat katlanılmaz bir yer haline gelecek. Yazdan pek haz almam fakat kışı da sevmiyorum. Hiçbir mevsimi sevmiyorum. Hepsi çok aşırılar. Hele bu kış çok sıkıcı oldu, geçen çilek yedik ve hayatımda yediğim en güzel çilekti yani çok saçma. Kışlığını bil abi, nedir bu çektiğimiz?!

Ah bu arada sevgililer günü yaklaşıyor. Hepinizin harika bir sevgililer günü geçirmesini dilerim. Şimdiye kadar hiç anlamlı bir sevgililer günü geçirmedim fakat yine de bu tatlı ve "kapitalizmin oyunu" günü seviyorum.

Eğer sonuna kadar ulaşabildiyseniz okuduğunuz için teşekkürler!

25 Ocak 2014 Cumartesi

Beni daha çok sev diye ruhumu sattım. Biliyorum, seviyorsun ama yetmiyor. Sevgin ellerime yetmiyor. Beni sev diye ruhumu sattım orman perilerine. Sadece daha çok sev diye, daha çok merak et, daha çok endişelen, daha çok kaygılan diye, ruhumu sattım. Biliyorum yoruyorum seni ama güçlü ol, sev beni. Sahip ol bana istersen döv istersen mahvet. Beni sev, beni daha çok sev diye. Çaresizdim. Deniz kızlarına
                                          gözyaşlarımı sattım.

20 Ocak 2014 Pazartesi

örgü

Bayım sizi çok özlüyorum. Fakat bana neler oluyor hiçbir fikrim yok. Size kızmak istemiyorum fakat elimde olmadan yapıyorum bunu. Size küsmek de istemiyorum. Kusurlarımdan dolayı beni affediniz, ve size söylediğim kötü sözler de var tabii. Lakin sizi çok seviyorum. O kadar çok seviyorum ki bir gün kalbimi söküp size verebilirim, o kadar çok seviyorum ki buyrun isterseniz tüm elmalarım sizin olsun. Aramızda bir şeyler oluyor fark etmişsinizdir. Darılıyoruz barışıyoruz... Sizden ayrı düşmeyi isteyeceğime ihtimal dahi veremiyorum.
Yüreğim size ait bir kuştur ve dudaklarınızın tadı başımı döndürüyor.
Bayım, ne kadar öyle gözükmese de beni bırakmanız bu dünyada arzulayacağım son şeydir. Biliniz ki, bunu düşünmek bile beni öylesine tüketiyor ki, bazı geceler uyuyamıyorum. Varlığınız dahi içimde sonsuz bir yalnızlığa ve kaybetme korkusuna dönüşüyor. İşte bayım, bu duyguların akabinde size karşı benden nefret etmenizi sağlayacak davranışlarda bulunuyor olabilirim,
lakin benden nefret etmeyiniz. Sizi öylesine çok seviyorum ki çünkü... Buna uygun benzetmeler bulmakta bile güçlük çekiyorum. Bayım sizi su kadar seviyorum, bayım sizi nefesim kadar... Ne diyebilirim ki? Bu duygular her ikimizin de canını acıtıyor biliyorum. Ama benim için asıl can acıtıcı nokta, sizin yokluğunuz olurdu. Bana nokta koymayınız. Eğer olacaksa da o kadar hızlı olsun ki, bir yarasa bile duymasın. Bayım, beni bırakmayınız. 

sanırım bu yorgunluk acıtıyor. biliyorum daha çok söylemeliyim, bir gün söyleyeceğim, duyun diye. sizi seviyorum.

Bu anlamsız harf, kelime ve cümle bütünlükleri bünyenizde rahatsızlıktan başka hiçbir şey doğurmamış olabilir. Lakin size söylemem gerekirdi sanıyorum. Esasında bu kelimeleri idrak dahi etmeyeceksiniz fakat daha kaç defa söyleyebilirim, benim nezdimde sevmek karmaşık bir eylem.

13 Ocak 2014 Pazartesi

iğde gibi sizi sevmek
beni yormayınız
bir kucak ağaç var etrafta
bana konmayınız

10 Ocak 2014 Cuma

içimde balıklar yüzüyor
soğuklarda bir çirkinim
memelerim büyümüş, erkek
yalnızlık bir çift lekedir yüzümde
esme bana
gelmeyeceğim
uyuşturucumdur yalnızlık benim

beni üşütmeyiniz