26 Mayıs 2012 Cumartesi

SBS İÇİN

Ne yazacağımı bilmiyorum aslında. Amaa, selam hala yaşıyorum. Aşk hayatım hakkında bi şey yazmayacağım. Sıktı artık yani. Aslında ne hakkında yazayım ki ?

İpek İstanbul'a gelmiyormuş. Öyleymiş yani. Ama neyse ki o gelmeyecek diye evde sap sap oturmayacağım. Bu arada kelimelerin altı kırmızı çizilmesin diye uğraşıyorum. Iaa... Ha işte, sap sap oturmayacağım ablam nereye ben oraya pıttıdı pıttıdı dolanıyorum peşinde.


SBS İÇİN savaşıyoruz
Son bir hafta filan kaldı. Herkes çaba bekliyor bizden. Aslına bakarsanız, kimsenin çaba vermeye gücü kalmadı. Test çözme günlerinde tekimiz bile test çözmeyip sohbet ediyoruz. İki yıl o kadar çok çalıştık ki artık hepimiz "ne olursa olsun" kafasındayız. Yorgunuz. Gençliğimizin baharında koşarak değil, test çözerek yorulduk. Hiçbirimizin sevgilisi olmadı adam akıllı. Hiçbirimiz hafta sonu gezmelerine çıkmadık. Hiçbirimizin gecelere kadar oturmaya cesareti yoktu. Hiçbirimiz vicdan azabı çekmeden bilgisayar oyanayamadık. Hiçbirimiz henüz bisiklet sürmedi bu sene. Hiçbirimiz "arkadaşlarımla dışarı çıkıcam" demedi annesine. Bütün bir sene evlerimizdeydik. Dışarı çıkmaya korktuk, çıkınca girmedik. Çok duygu sömürüsü yaptım ama öyle işte. Daha çok yaşamak isterdik hepimiz. Çok büyüktü kollarımızdaki yük. Biz geleceğimizi yaratmak için çok küçütktük.

Hala öyleyiz. Son birkaç hafta kaldı. Karşımızda çirkin bir herif duruyor. Bir elinde hayallerimiz var, elinde güzel bir yaz var, elinde gülümseme var, elinde aşk var elinde heyecan var elinde dans var elinde spor var elinde sanat var. Diğer elinde ise ne var biliyo musunuz ? diğer elinde bok torbası var abicim. Hepimiz bir şeylerden kurtulmak istiyoruz. Ya da bu sefer kendi adıma konuşayım "ben" bir şeylerden kurtulmak istiyorum. Zorba insanlardan, güvenilmez arkadaşlardan, popülariteden... Komünizm gibi bi şey ilkokul. Ve ben Sosyalizm istiyorum lan. Eğer bir zorba, bir popüler olacaksa, o ben olacağım.Dört sene daha serserilerle geçirmek istemiyorum. Bu yüzden, iyi bir lise şart.

İyi bir lise, Adnan Menderes. En büyük isteğim. Annemin de en büyük isteği. Bir kazanayım, ah bir kazanayım... Asla uyumayacağım. Çünkü yoruldum uyumaktan. Hani şu mutlu mutlu resim çeken "tembeller" var ya, inatlarına sikeceğim fotoğraf makinesini, gezmediğim yer kalmayacak, yorulucam çok yorulucam ama test çözmekten değil yürümekten. Genç olmak bizim de hakkımız değil mi ? gençliğin amına koyucam işte. Bütün arkadaşlarımla koyucam. Suyunu çıkarıcam o gezmelerin tozmaların. Ve şuan mutlu, şuan "genç" olan insanlara alaycı bir bakış atıcam. Pisliğim çünkü ben. Çünkü onlar da pislik.

SBS 9 Haziranda. Hayatımın dönüm noktası. Bunları yazarken ağlamamak için zor tuttum kendimi. Dua filan edin bana. 9 Haziranda yanımda olun. Ne bileyim hissedin beni. Aklınıza geleyim. Sizi seviyorum. 

18 Mayıs 2012 Cuma

Motorları maviliklere süreceğiz...

Kotayı aştığımızdan olsa gerek internet çok yavaş. Son yazım çok ergen olduğu için yeni bir yazı yazma ihtiyacı duydum. Aslında birilerinin varlığından dolayı yaptığım şeyler hep berbat olur. Mesela bir çocuğun gözüne gireyim diye yanında yaptığım hareketler, ya da biri varlığımdan haberdar olsun diye güncellediğim durumlar, işte son yazdım da "ben burdayım heyoo, büyüdüm de eheh" amaçlı bir yazı olduğundan güzel olmadı. Tamam bu bir giriş bölümüydü, asıl şimdi başlıyorum.

Umutla  -artık aramızdaki her neyse- her şey bitti. Tatlı tatlı konuştuk, seni seviyorum dedik birbirimize. Umut arada konuşalım yine dedi, tam da dakika yapmış filan. Üzgünüm dedim engellemem gerek. İşte tekrar bir seni seviyorumlar vee engel ! Bunun olmasından nefret ediyorum. Çok sevmekten nefret ediyorum. Birisinin yerini doldurmaya çalışmaktan nefret ediyorum. Umut hayatımın tahtına oturduğundan beri çoğu arkadaşımla ilişkimi kesmiştim. Hani ipekle bile konuşmuyodum. Umut herkesin yerini doldurabiliyodu. Uzun zaman arkadaşım olmuş insanların, uzun zaman aşık olduğum insanların, beni ağlatan değer verdiğim insanların. Onları hiç aramıyodum. Onları özlemiyodum. Umrumda değillerdi çünkü. Umuttan asla sıkılmıyodum ve yeni birilerine ihtiyacım yoktu. Peki ya o gidince ? O gidince işte her şey bomboş oldu. Yeni birileri olsun diye uğraşıyorum, hani sadece arkadaşım olsunlar yeter. Onlarla sohbet edeyim filan. Yeri dolsun. Bendeki bu yer doldurma çılgınlığı da neyse. Her neyse işte eski arkadaşlarımla konuşmaya başladım filan, ama onları istemiyorum işte. Hiç birini istemiyorum. Yerini kimse dolduramaz biliyorum, uğraşmak bile istemiyorum. Bana değer veren beni seven herkesten nefret ediyorum. Ben onları sevmiyorum onlar niye seviyosa artık (bütün arkadaşlarım için geçerli değil okuyup mokuyup trip atmayın sonra). Ama umut severken öyle olmuyodu işte. Seni sevmiyorum dese ölebilirim. Hani hep ayrılık sözleri olur ya unut beni filan diye, ben de dedim onlardan ama asla istemiyorum unutmasını. Hep kanlı canlı kalayım kalbinde istiyorum, tanıdığı herkesi benimle karşılaştırıp "bi yasemin değil" demesini istiyorum. Hep birbirimize ait olalım, ikimiz için de kimse "o" olmasın istiyorum."İnsan hayatında bir kere aşık olur" der nazo, ben de derim ki "insan hayatında defalarca aşık olur ama bir tanesi gerçektir sadece ve onu da bu kadar erken bulamayız dimi ? bu gerçek değildir." Peki ya bu gerçek olansa ? Haksızlık. Büyük bi haksızlık olurdu. İşte bu insanın hayatı boyunca kadere aşka ve mutlu insanlara küfür etmesi için büyük bir sebep olurdu. Lütfen Tanrım bu gerçek olan olmasın, eğer öyleyse büyüyünce yine çıksın karşıma. Hani oluyo ya böyle insanın bir görevi filan olur da onu tamamlamadan ölmez filan. Sanki ben de şöyle umutu bulana kadar deliricem bulunca da bi bok yokmuş amk diye ölücem gibi geliyo. O ölmeyi daha yakına çeksek şöyle, yarın ölsem mesela. Hayatın üstüne kusmak istiyorum. Zaten bisküvi yedim. 

Bu sefer "her şey biterken" hiç ağlamadım. Hani şu Harry Potter'da Harry ölüme giderken hani hiçbi şey hissetmiyo ööyle gidiyo ya onun gibiyim. Zaten ben kitap okurken hiç kötü olay gerçekleşirken ağlamam, olaydan sonraki hasarda ağlarım. Sonraki günlerden korkuyorum. Nefes alamamaktan korkuyorum. Onsuz hiç olduğumu daha çok idrak etmekten korkuyorum. Onsuzluktan korkuyorum. Ama geçecek değil mi ? Her zaman geçer. 
(...)Güzel günler göreceğiz güneşli günler. 

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Bu yazı kaliteli bi şey olsun istiyodum ama rezil bi yazı oldu

Ayyy yaa ağlama yasemin tamam. Of özür dilerim ama sik gibi bi şey yapmışlar, eskiden turuncumsuydu ne güzel. Of ya yeni olan hiç bi şeyi sevmiyorum. Ha bu arada kayıt yerine girilmediği için yeni sürüme geçtim de. Neyse yasemin korkma yavrum. Aaa bakın ben niye geldim Onur Keşikci blog açmış lan ya ben nedense çok şaşırdım yani. Fakat alışamadım bu ortama hala. İzleyene kadar canım çıktı çocuğu yaa, kendi bloğunda yoktu ben de kumanda panelinden buldum filan. Yeni bi şey öğrenmiş oldum. Ay neyse, onur blog açtı diye neden bu kadar şaşırdıysam... Ama yani giderdim böyle hevesli hevesli "bloğum var benim ehe" yapardım hiç siklemezdi köpek. Ayy okuyosan özür dilerim öyle demek istememiştim. Neyse ıaa gitmiş açmış işte aaa, bi de güzel yazmış yani şapşal. Gittim Umut'a hevesli hevesli anlatım "Onur blog açmış lan ehe" diye, ama daha uzun yazdım tabi -ay bi saniye söylemeden geçemiycem ne kadar saf ne kadar masum ne kadar meleğim görüyo musunuz ? tatlı tatlı adamlara konuşuyorum ama...- ama o da hiç siklemedi işte banane onurdan gibisinden yanii. Hatta bu yüzden kavga ettik söylediklerimi neden umursamıyosun filan diye ıaaa öyle. Fakat bu kısa bi giriş cümlesi olucaktı neyse. 

Ben puCCa okudum. Çok ön yargılıydım kendisine karşı ama çok tatlıymış. Kendi rekorumu kırdım bir günde bir kitap bitirdim. 420 sayfa boru değil. Ya bu yazı kaliteli bi şey olsun istiyodum ama rezil bi yazı oldu. Neyse devam edeyim. Normalde ablam filan taş yürekli mi ne hiç ağlamadı ama ben nasıl bağıra bağıra ağlayarak okuyorum. Salağım lan ben, bi gün ağlamayınca o gün güzel olmuyo yani. Hatta sırf ağlamak için zorla kavga filan çıkartıyorum umutla. Cidden yapıyorum bunu. Ağlamak hoşuma gidiyo. Neyse okudum işte çok sevdim puCCayı sonraaaaa... böyle bi blog yazma aşkı düştü içime. Hatta hani kitabı okursun etkisinden çıkamazsın iç sesinle kitaptaki cümleler gidi konuşursun ya -size oluyo mu bilmiyorum, sorun bende mi ?- bi iki gün öyle konuştum filan. O sırada blog yazsaydım ortaya düzgün bi şeyler çıkardı ama neyse canımız sağolsun. Facebook'um donuktu sonra on saat zırladım "ben umutu özledim" diye açtım filan. Zırlamak için bahane arıyorum resmen. 

İpek istanbula geliyomuş, ne demek bu ? bacaklarımı almam gerek demek. Üzgünüm. Kız bacaklarına öyle aşık ki kesin şort giyer oğlum sütun gibi bacaklarım var başlığı altında. Onda varsa bende de var hıııh hemde taş gibi bacaklarım var mübarek. Hem uzun hem de voleyboldan gelmiş ayrı bi düzgünlüğü var. Hani ben en çok bacaklarıma güvenirim filan. O yüzden şort giycem o da giyer kesin sap sap durmak istemiyorum. Varsa göstereceksin abi asjdhaajsd bu kadar da kaşarım yani. Ama haklıyım da. Koskoca İpeği görücem bi zahmet güzel olayım. 

Ay sırtım çok kaşınıyo.

Aha bakın yeni bloğuma isim buldum "kilotgezer" çalmayın ağlarım :(

ALLAH AŞKINA BAK AYYY KORKTUM SİLSEM Mİ YOK SİLMİYCEM AMA ALMAYIN BİLEKLERİMİ KESERİM. 

Zaten aa saydambalon diye bi tivitır var, aman bir hırdo onu kullanan adam bir hırdo, özür dilerim ama yani.

Çok uzun oldu kesin okumayacaksınız dimi eheh. Neyse susayım Işıl cırlıyo cıkcıkcık.  Zaten Muhteşem Yüzyıl var lan ehe. Ay ben bi şarkı sevmiştim dinleyin noloooooororoororrr
NOT: Resmin alakası olamayabilir. 

12 Mayıs 2012 Cumartesi

11 Mayıs 2012 Cuma

Yepyeni olsun

Kilotla evde gezmek müthiş bi şey. Ya utanmasam hiç pantolon giymiycem. Yani keşke sokağa kilotla çıkabilsem. Bayılıyorum lan deliriyorum. Konuşmaya başlıyorum dikkat edin...

Hayatımdaki her şeyi değiştirmek istiyorum. Saçlarımı, giysilerimi, ayakkabılarımı, çantamı, arkadaşlarımı, günlük planlarımı, takılarımı, hatta bloğumun adını, linkini, temasını, sevimliliğini, şu kenardaki 1970li kızı hatta dedeciğimi. Dün metal dinledim ve çok hoşuma gitti. Metal dinlemek istiyorum, müziklerimi değiştirmek istiyorum, telefonumu fabrika ayarlarına döndürmek istiyorum, anılarımı koyduğum kutluları yakmak istiyorum, şiirlerim yok olsun istiyorum, inetnetteki bütün arkadaşlarımla iletişimimi kesmek istiyorum, facebook sayfamın adminliğinden çıkmak istiyorum, her şey yok olsun ve küçük adımlarla en baştan başlayayım istiyorum. Manyaklık mı bu ? bilmem. Ama tamamen  yeni , genç ve alışılmadık olmak istiyorum. Hayat yeterince sıkıcı. Facebook'u kapatıp "ben facebook kullanmıyorum" demek istiyorum. Yepyeni taze bir bloğu tekrar büyütmek ona emek vermek eşsiz kılmak istiyorum. Hiçbir şeyi aynı olmasın ve ben yeni bir "ben" yaratayım istiyorum. Taze bloğum tüm hayatım olsun ve onun için ölebileyim istiyorum. Yeni bir blog açacak cesaretim var mı ? belki vardır. Yeni olmak istiyorum büyümek ve şu tüm çocukça aşklarımı, acılarımı bloğumla birlikte silkelemek istiyorum. Geçmişten o kadar çok kopayım ki kimse beni bulamasın. Bloğumun linkini arama çubuğuna yazıp "yasemin diye bir kız vardı, ne yapıyor acaba ? " desinler ama bir baksınlar ki saydambalon diye bir adres yok artık. Bıkmasınlar google'a yazsınlar ama yine bulunamasın o blog. "Neyse" desinler "zaten görüşmeyeli çok oldu, görüşsek de bir şey değiişmez". Sonra bir daha beni bulmak istemesinler. Unutsunlar beni ve hiçbirinin asla aklına gelmeyeyim. Yeni arkadaşlar edineyim. Bu sefer her şey gerçek vee tensel olsun. Tüm arkadaşlarım gerçek olsun istiyorum. Hiçbir şeyim sanal olmasın istiyorum. Sonraaa güzel kağıtlarım olsun, defterim olsun bir sürü, hep defterlere yazayım mesela. Kitaplarım olsun daha çok, çokçokçok. Sevdiğim her şeye dokunabileyim mesela, hani her gördüğüm vosvosa dokunurum ya ben, onun gibi. Seveyim her şeyi çok seveyim ama internet ölümüne çıksın hayatımdan. Günde bir saat gireyim, ihtiyacım olmasın çünkü. Çünkü ertesi gün okulda anlattıklarımı dinleyecek güvenilir arkadaşlarım olsun. Hiç üzülmeyeyim. Üzülecek ne olsun ki ? Özgür olayım çok özgür olayım çok çok çok özgür olayım. Sevelim sevilelim işte. Biliyor musunuz, bunların hepsini yapacağım . Yeniden kuracağım birçok şeyi, internetten ve geçmişten kimseyi bırakmayacağım hayatımda. Kimsenin geçmişi, salak aşklarımı hatırlatmasına izin vermeyeceğim. Böyle böyle böyle. 

Ödül aldım eheheee.

Şey QueenE bana ödül vermiiiş asjdhasa çok çok çok çok  mutlu oldum yani ilk de benim asjdhsajd :D Ay bi de üçüncü sıraya yazmış yani. yerim allam asjdhajshdjasdsa :D tamam şey. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM mhajsdasjdgasd :D çok güldüm ama mutlu oldum ne yapayım. 11 kişiye ödül vermem gerekiyomuş ama ben uğraşsam popmdan 11 kişi çıkmaz. Temem sarı vosvosa veriyorum kuzenim benim severim kendilerini sonnaaaa ne kadar okumayacak olsa da (ben de haber vermiycem hehehehe ) anticiime veriyoruuum sonra ezgiye o.O sonra at yarışındaki eşeğe sonra ııı... şeye ıııı şeye miaya veriyorum onun zaten bir sürü ödülü vardır söylemeye gerek yok. aa bu gün PuCCa okudum çok güzeldi. şeye onura vereyim birilerine filan tamam yeter bu asdhajsd :D

Kendimizle ilgili 7 geçek paylaşcaamışız. Bütün gerçeklerimi biliyosunuz ki.

Okulda gorile benzeyen bi çocuk var ve ben onu beğendim
Evde kilotla gezmeyi çok seviyorum
Bazı kızları dövme fantezileri kuruyorum
Sarışınları sevmiyorum
Domuzum var kukla, adı dondurma
Ben aslında şiir yazıyorum
Bir günlüğüm var

Tamam bitti bb.

1 Mayıs 2012 Salı

Anneannem

Son yazımın çok ergen olduğuna karar verdim. Bu yazıyı uzun zamandır yazmak istiyordum, hadi hayırlısı.

Iaa... ilk olarak şunu söylemek istiyorum, anneannemi çok seviyorum. O benim idolüm. Anneannem 4 çocuklu -emin değilim- bir ailenin en büyük kız çocuğu. Elinden her iş gelir. Küçükken okul çağında filan kardeşlerine bakması için babası onu okula göndermemiş. Normalde trakyada kız çocukları da okur, okutmamak yasaktır. Ama büyük dedem nasıl desem yani hatırı sayılır bir adammış. Ne yapmış ne etmiş göndermemiş anneannemi okula. Anneannem okuma ateşiyle yanıp tutuşuyomuş. Her sabah cama çıkar okul önlüklerini giymiş okula giden çocukları izlermiş. Okullarından eve ulaşan İstiklal Marşı sesine kulak kesilir dinlermiş. Anneannem bu yaşına gelmiş hala ne zaman İstiklal Marşını duysa ağlar. Şu 23 Nisan törenlerine filan çok meraklıdır gider izler çocukları. Her neyse anneannem okula gidememiş işte evlendikten sonra kendi imkanlarıyla dışarıdan ilkokulu bitirmiş diploma almış . Eciş bücüş yazdığı zamanları hatırlıyorum. Annemlere de elinden geldiğince yardım edermiş, gider kütüphanelerde koşturur halledermiş derslerini ödevlerini. Zaten okla gitmiyoken de dikiş kurslarına gitmiş. Yıllarca terzilik yaptı herkes tanır onu. Daha sonra İSMEK'i keşfettik işte. Annem onun bir kursuna yazılmıştı anneannemde benim ne eksiğim var dedi. Yağlı boya kursuna gitti ahşap boyama kursuna gitti bu sene de boncuk kursuna gitti ama nasip olmadı işte. Şimdi evlerine bir girin her tarafta yağlı boya tablolar, güzel güzel boyanmış ahşap sehpalar, vazolar. Hatta kendisi para bulamayınca çıtaları çivileyip kumaşı gerip tablo yapıp boyamıştır üstünü. Birkaç tane de tarağın üzerindeki saçlardan yaptığı fırçası var. Çok da güzel yemek yapar. Hayatımda tanıdığım en hırslı ve becerikli kadındır. Akranları çarşaflanıp ne bileyim evde kös kös oturup dedikodu yapıp torun bakarken anneannem bir oraya bir buraya istanbulu dolaşır, kendine güzel güzel kıyafetler diker. Çetikleriyle uyumlu ördüğü pantolonları vardır. Bir kere ölmeden önceki tek isteğinin Topkapı Sarayına gitmek olduğunu söylemişti de biz de kırmadık onu götürdük. Oraya gitmezse gözü açık gidermiş. Harem bölümü tadilattaymış filan ama gezdikleri yetti anneanneme. 
Bebeklerle o kadar ciddi konuşur onları o kadar tiye alır ki kendileri bile şaşırır bu işe. Saygı görüyo adamlar hala zırıldıyolar. :D Anneannem bize dikiş yapmayı örgü örmeyi öğretmiştir. Muhteşem bir kadındır o. Herkesin isteyeceği türden. Ne doktorlar istemiştir de gitmemiştir. Bir tanedir o, candır.