23 Ocak 2013 Çarşamba

Yayın başlığı

Gel beraber çok gülelim. Gülmeyeceksek neden yaşıyoruz ki ?
Kapa gözlerini. Beraber dans edelim, düşün ki , dünyanın en sonundayız. Gözlerini kapa. Sadece sallan olduğun yerde, dön ne bileyim, dans et, zıpla istersen. Dünyanın en sonundayken...dans et benimle.
Gel beraber sonuçlarını düşünmeden hatalar yapalım. Bizim hatalarımız olsun, hatalarımızdan bir gökdelen dikelim. Sonra gel beraber yıkalım şu gökdeleni, yıkacağımız tek şey hatalarımız olsun. Hayatlarımızı, bizi yıkmayalım.
Gidelim istersen, o kadar çok yer var ki. Konuşmayalım istersen. Beraber bakalım, beraber görelim. Gördüklerimizi kareleştirelim. Beraber yapacak o kadar çok şey var ki, konuşmamıza gerek yok.
Gel kimin olduğunu bilmediğimiz şarkılar dinleyelim beraber. Bir daha hiç duyamayacağımız, tarihin en dibine, yerin altına, istersen arafa gömülecek şarkılar dinleyelim. Bir ömür onları arayalım beraber, bulana kadar hiç ayrılmayalım, hiç de bulmayalım onları, gizli denizlerin şarkıları olsunlar.
Birbirimize bakalım. Gözlerimizi kapatıp birbirimize bakalım. Kimliklerimiz yok olsun, görünüşümüz, takıntılarımız, benliklerimizle birbirimize bakalım. Görmek istemiyorsan hiçbir şey görmeyiz, gel bakalım sadece.
Üşüyelim beraber. İnsan üşümeden yaşadığını anlar mıymış ? Gel yaşadığımızı anlayalım. Donacak raddeye gelince, gel kanımızda hissedeceğimiz bir bardak sıcak çay içelim. Çay iyi ki var.

Şuan tüm romantikliği bozup şundan bahsedeceğim sonra ona geri döneriz, poşet çay da neymiş allasen ? Poşet mi olurmuş çay ? Bari çay poşet olmasınmış. Bari onu tüm nostaljisiyle yaşayalımmış. Çayın poşeti mi olurmuş ? 
Çay demlenir. Çayın suyu tüter, çayın suyu taşar, çayın demi olur, çay dediğinin ; zahmeti olur, emeği olur. Çay dediğin, mükemmel olmaz, yapay olmaz. Çayın kusurları olur, çay insandır, kusursuz insan yoktur bir kere kusursuz çay mı olur ? Çay kardeşliktir, siz poşet kardeş duydunuz mu hiç ? Çay gerçektir, en gerçek en içtendir o. Onu da yapaylaştırmayın. Çay demlenir arkadaşlar, demlenir. Aksi takdirde, çay demeyin ona, başka bir şey deyin, size kalmış.

Diyeceğim o ki, gel beraber bir şeyler yapalım. İstersen konuşuruz. Bana saçma sapan şeyler anlat istersen, umrumda olmayan şeyleri anlat. Hangi takımlıysan onu anlat, en sevdiğin rengi anlat bana, kimi dinlersen onu anlat. Seni dinlerim. Ne istersen anlat. Espiri yap, gülerim. Gel beraber oturalım.
Eminönüne gittin mi hiç ? Gel beraber eminönüne gidelim. Turistik gezi yapmayalım nolur, gel beraber baharat alalım. Gel lokum yiyelim beraber, kuru kahveci mehmet efendinin önünden geçerken ciğerlerimiz solana dek soluyalım havayı. Gel kareleştireyim seni, birkaç poz ver bana, birkaç bak.
Ve parmak uçlarımızda göğe değelim beraber. Bırakalım güneş yaksın bizi.
Gel beraber olalım. Sadece bakalım birbirimize, sadece susalım, oturalım, kitap okuyalım alakasız kitaplar, müzik dinleyelim başkalarından, ama beraber olalım.

18 Ocak 2013 Cuma

Güzeliz !

Son iki gündür pantolon giymenin rahatlığını ve özgüvensizliğini yaşıyorum. Bence mini etek çirkin yüzlü güzel bacaklı insanların kendilerini iyi hissetmesi için var. Belki size orospuca gelir ama üzerimde etek varken kendimi asla çirkin hissetmiyorum. Bence her insan kendini vücudunun bir parçasıyla kandırıyor, biri yüzüm güzel biri saçım güzel biri de benim gibi bacağım güzel diye avutuyor kendini. İnsanlar kendilerini güzel hissetmek istiyorlar, hepimiz kendimizi güzel hissetmek istiyoruz.

Çirkinlik diye bir şey neden var ? İnsanları onların elinde olmayan bir şey için nasıl yargılayabiliriz ? Onlara nasıl çirkin diyebiliriz ? Kimin haddine ? 
İnsanları güzel ya da çirkin diye ayırmak öylesine yanlış ki. İnsanların özgüvenlerini kırmak, onları saldırganlaştırmak, kendilerinden soğutmak.....
 Eski sevgilimin arkamdan ağır bir şekilde "çok çirkinmiş bu kız ya valla, aşktan gözüm kör olmuş, görünce iğreniyorum, çok çirkin ya." diye konuşmasının ardından yaşadığım bunalımı bir ben bilirim. Hala düzelmiş olduğumu sanmıyorum. Bir hafta boyu aynadan kaçıp, aman bakmayayım diye evin içerisinde popoma vura vura kaçıştım. Diş fırçalarken gözleri kapamak, tam evin kalp noktasında duran aynaya görünmeden kaçmaya çalışmak filan, aman yüzüme bakmayın, güzel kızım anne sen kime güzel diyosunlar. İnsanların çirkin olduğunu söyleyince sadece hayatlarından bir şeyler koparıp, onları gizli odalarına sokuyorsunuz. 

İnsanın kendini sevmemesi acı veriyor, insanın kendinden kaçması, diğer herkesi kendinden üstün görmesi, güzel insanlar görünce imrenerek bakması acı veriyor. Ne eksiğim var diyorsunuz, neyim doğru ki diye bir cevap veriyor ayna. Saçlarınızı, gözlerinizi, kaşlarınızı, dudaklarınızı, burnunuzu seviyorsunuz ama, yine de çirkinsiniz. Çirkin olmak acı veriyor. İnsanın kendini koparası, kese kağıdıyla dolaşası geliyor.


Hepimiz çirkinsek, ya da hepimiz güzel. Bırakın da insanlar kendilerine güzel desinler. Güzel olmadıkları konusunda diretmek isterseniz, sadece susun. Bırakın da kendilerinin güzel olduklarına inansınlar. İnsan eğer güzelim derse güzel, çirkinim derse çirkindir ! Bunun ötesi yok. Bırakın da insanlar kendilerini sevsinler. Güzel olduklarını düşündüklerinde onlara narsist demeyin, neyine güveniyo bu demeyin. Bırakın güvensinler, bırakın aynaya baktıklarında kendilerini iyi hissetsinler, bırakın da sevsinler ! 

Eğer kendinizi sevmiyor, ben güzelim deyip kendini seven insanları kıskanıyorsanız sadece susun. Kendini sevmeye cesareti olmayanlar, lütfen sadece bakınız. Biz çirkinsek de size ne ? Biz GÜZELİZ. Hepimiz güzeliz ! kendimize acımıyoruz, siz de bize acımayın. Asıl acınacak olan siz kendini sevmeyenler, sakın insanlara çirkin demeyin.
Kimse çirkin değil. Hiç kimse. Sivilceler de güzel, koca popolar da, kıvırcık saçlar da güzel, büyük göbekler de.

Her insan güzeldir, aynaya baktığında "güzelim" diyebilen her insan.

12 Ocak 2013 Cumartesi

Hayallerimizde

Dünyada sayısız yerler gördük. Kitap okuduk, hayal kurduk, müzik dinledik. Ayak basmadık belki ama, içimize çekmedik hapşurtan tozunu, dünyada sayısız yerler gördük. Göklere uçtuk, dans ettik, ağaçların en tepe noktasındaydık. Hogwarts'taydık, Narnia'daydık, Açlık Oyunları'ndaydık, New York'taydık, Bursa Hapisanesi'ndeydik, İznik Gölü'ndeydik, Brezilya'daydık, gökyüzündeydik. En güzeli yıldızlara dokunmaktı, bulutların üzerinde oturmaktı.
Hiç bulutların üzerinde oturdunuz mu ? Bulutların üzerinde yatıp, aşağı düşmediğiniz oldu mu ? Her gece bulutların üzerinde otururdum. Dünyadaki hiçbir güç, bulutların üzerinde durursak düşeceğimizi inandıramaz bana, ben durdum. Çimle kaplı yerlere, gümüş sulu göllere gittim. Bazen yanımda arkadaşlarım vardı, bazen yalnızdım. Çiçeklerle dolu tarlalarda gezdim, beynimin ara sokaklarında yürüdüm, kalbimin yosunlu kaldırımlarında kayıp düştüm. Yağmurdan sonraki kaldırım kokusu diye bir şey mi olurmuş, demişti bi gün biri. Olurdu, yağmurdan sonra kaldırımlar çok güzel kokardı. Uçardın o kokuyla, dikleşirdi bedenin, ve ruhun rüzgarlarla yürürdü.
Bazen batıdaydık birlikte bazen doğuda. Birlikte Tibete gitmişliğimiz olmuştu, Hindistana. Küçüklük hayallerimdi bunlar. Birlikte dağları gezdiğimiz olmuştu. Parlak gecelerde sadece dans ettiğimiz, bağıra bağıra şarkı söylerken sesimizin kısılduğı olmuştu.
Birlikte Beatles konserine gitmişliğimiz vardı, birlikte MFÖ konserine. Birlikte türk şarkılarını sevmeyenleri sövmelerimiz olmuştu. Birlikte Marla'nın elbisesini aldığı ikinci el mağazasına gitmişliğimiz olmuştu.
Denizlere gitmiştik, yeşil denizlere. Amma çok yüzdük, amma sonsuzdu denizler, ve gökyüzü.

Birlikte dünyaya barış getirdiğimiz oldu. Dünyaya sanatın hakim olduğu oldu. Köpeklerin mutlu olduğu oldu. Sesimiz güzeldi, hayatımızın aşkını bulduğumuz oldu. Defalarca tanıştık hayatımızın aşkıyla. Bir keresinde minibüste, bir keresinde vapurda, kitapçıda tanıştık, sokakta tanıştık, kahvecide. Defalarca hayatımızda istediğimiz tek şeyi yaptık. İstediğimiz adamla evlendik, çok mutlu olduk, kocaman kahverengi gözleri olan bir kızımız oldu.
Büyüdük defalarca, istediğimiz evi aldık, yüksek tavanlı büyük balkonlu ışık alan bir ev, mahalle dairesi, sokak dairesi. Çocuklarımız sokaklarda koşa eğlene büyüdü. Bir stüdyomuz oldu, resim çizdik dans ettik yazdık.
Defalarca, yazdaydık. Güneş çok parlaktı, ıslandık, sevdik.
Defalarca kıştaydık. Deniz hırçındı, yalnız kaldık.

Saçlarımız düzdü, saçlarımız kıvırcık, tenimiz beyaz, tenimiz siyahtı. Sayısızca kısa, sayısızca uzunduk. Burnumuz dikti, burnumuz eğikti, gözlerimiz küçücüktü, dünya kadar büyüktü. Dişlerimiz kötüydü, kusursuz bir şekilde düzgündü. Birbirimizi çok severdik.
Ruhlarımız aşıktı. Çok fazla kişi birbirine aşıktı, tüm dünya birbirine aşıktı.
Bütün şarkılar anlamlıydı, insanlar ağlamaktan korkmazdı. Defalarca öpüştük, seviştik, çıplak yürüdük yollarda, kimse yargılamadı. Bağırdık sebepsizce, sebepsizce güldük, dans ettik, konuştuk. Herkes konuştu, herkes o kadar çok konuştu ki... Hepimiz dinledik, hepimiz birbirimizi dinledik.
Kitaplarımız basıldı, herkes okunmaya değerdi. Hepimiz anlattık.
Sarıldık, birbirimizi tanımıyorduk ama sarıldık. İnsanlar hep güldüler, o kadar çok güldüler ki, topraklar yeşerdi.

Kar tanelerinin her birinin şeklini gördüm ben, yağmur oldum bazen. Martılarla uçtum ben, martıların en hızlısı oldum. Birlikte martı olduk.
Defalarca kez dünyayı kurtardık, süper kahramandık. Sevdiğimiz kişi, sonsuz sevdi bizi. Herkes birbirini severdi zaten. En güzelleriydik çirkinlerin, ve en çirkinleriydik güzellerin, hiç en değildik, ya da bilinmeyene doğru "en"dik hepimiz. Bütün matematik sorularını çözdük. Dünyayı çözdük. Evreni çözdük. En zorunu çözdük biz, müziği çözdük.
Çığlık attık, içimizdeki her şeyi anlattık, içimizdeki her şeyi yaşadık, ruhumuzla bütünleştik. Gözlerimizden aktık.
Hayatımızın fon müziği vardı, her sabah müzikaldeydik, sokaklarda zıplayarak yürürdük, kimse başkalamazdı. 
Aynıydık, hepimiz çok aynı, ve aynılığın içinde kavramsızca farklıydık, akıl almayacak kadar farklı, anlayamayacak kadar farklıydık. Her seferinde anladık birbirimizi. Saygı duymak zorunda değildik, sevmek zorunda değildik. Saygı duyar ve severdik. Dünya bir tuvaldi. Sanat sorgusuzdu. Okuyarak öğrenirdik, sadece öğrenirdik ve hayatımızın en çocuk yıllarında, kilometrelerce koştuk, çıplak koştuk, özgürdük.

Defalarca kez insandık. Şarkılar hiç bitmiyordu.

9 Ocak 2013 Çarşamba

8 Ocak 2013 Salı

Biz size aşık olduk.

Bilmem ki, ne dersiniz ? Sanırım, gülersiniz.


















İnsan tanımadığı insana aşık olmaz ki.
Belki ruhum aşık olmuştur.

5 Ocak 2013 Cumartesi

beşbeşbeş

Olmayan zamanın, olmayan günlerinin, olmayan anlarındasın. Burdasın, ama yoksun. Elimi uzatsam dokunacağım, ama elimi uzatınca hep boşluk. Uzaktasın ama yakındasın. Kim bilir nerdesin, belki hemen burdasın belki kilometrelerce uzakta.
Boşluğumdan saatlerce sıkılmış durumdasın, ben boşluğumdan saatlerce sıkılmış durumdayım, biz benden sıkılmışız. Neredeyim görmüyoruz, tek başıma da göremiyorum. Hayallerim var, tutamıyorum, onlara adım atamıyorum. Sen varsın tutamıyorum, sana adım atamıyorum. Belki burdasın belki asırlarca uzakta.