21 Nisan 2013 Pazar

İpek

Çok duygusallı bi yazı oldu.

Yazıya nasıl başlayacağımı her zamanki gibi bilmiyorum. Dün gece olabilecek en yalnız modda tivitırda dolanıyordum, ipeğin bir tivitine rastladım. Sigarası yokmuş allahsızın, çok bok geceymiş. Ne yapacağımı bilemedim bi an. Hemen döşedim sen sigara mı içiyosun ağzına sıçarım diye, beni pek iplemedi açıkçası, ben olsam ben de iplemezdim. Öyle sıkışmış, zor durumda hissettim ki anlatamam. İpek sigara içiyordu, ipek...

 Sigara içen insana lafım yok, tamam sağlıksız filan ama içerlerse içsinler banane. Hatta İpek de içsin ne yapayım? İstiyorsa içsin. Dün gece ipeğin sigara içtiğini öğrenmem, onun sağlıksız bir yaşam geçireceği korkusundan öte bir şeydi. Dün gece kendimden saçma sapan nefret ettim. O sigara içiyordu, benim içme diyecek kadar söz hakkım yoktu. Dedim ama, ben kimdim ki dedim? 
Nasıl anlatacağıma dair hiçbir fikrim yok, onun sigara içmesi değil; sigara içecek kadar çaresiz kalmasıydı beni yıkan. Acılarını dindirmek için bu yolu seçmesiydi. Benim canımın içi, kardeşim, her şeyim, benliğim acısını dindirebilmek için bir bu yolu bulabilmişti, ne diyebilirdim ki?
 Dün gece okudum o tiviti ağladım. Şuan da ağlıyom. Zaten ota boka ağlayan bir mizacım var ağlamak diye yazı bile yazdım bu kadar aşmış durumdayım biliyosunuz. Basbaya benim suçum işte. Hepsi benim suçum. Ne acı çekiyorsa, ne şanssızlık geliyorsa başına hepsi benim suçum. Sigara içmesi de benim suçum, acısını dindirmek için en son bu çözüme muhtaç kalması da benim suçum. 

Hayatım boyunca en en zor dönemlerimde hep yanımda oldu. Çok da sikim olaylardı yani, aşk acısı ayrılık acısı. Hep yanımda oldu. İnanır mısınız, taa didimlerden oturdu bana dans kursu araştırdı. Ben ne yaptım? onu yalnız bırakıp gittim. En yardıma muhtaç, en psikolojisi bozuk, en zor döneminde onu bırakıp gittim. O kadar bencildim ki bıraktım. Sonra böyle oldu işte. Bacaklarıma ağda yaparken bile konuştuğum kıza, canımın içine, her şeyime nasıl içersin diyemedim. Dedim de, kimin umrundaydı. Ben onu bırakmıştım basbaya, hayatında söz hakkım olabilir miydi? İçme de diyemiyorum, olmuyo diyemiyorum içsin, içsin de, canı acıyo diye içmesin, canı istiyo diye içsin. 
Şuan durdum ve hayatım o kadar umrumda değil ki. Mutlu olsun diye ölmeye hazırım, cidden elimden geleni yapıcam mutlu olsun diye. Gerekirse izmire, didime gidicem yanında olucam. Gerekirse o istanbula gelicek, yanımda olmasını sağlıycam. 

İpek, benim bebeğim, anlatamayacağım kadar çok sevdiğim tek arkadaşım. Hatta bazen sözüm tam anlamıyla "tek" arkadaşım. Siktiğimin hayatının kötü olmasına izin vermiycem işte, nasıl vermiycem bilmiyorum ama bi yolunu bulurum. Gerekirse beynini sikerim yine bulurum. O mutlu olacak! ben olmıycam o olacak! Ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun olacak. 

Sonsuza kadar ayrılmayacağım tek insan sanırım. Sonsuza kadar hayatı güzel olsun diye kıçımı yırtacağım, seveceğim tek insan. Tek gerçek arkadaşım. Her zaman öyle olacak. Bilmiyom işte o gerizekalı şeyi o kadar çok seviyorum ki, kendimin bile ona zarar vermesine izin vermiycem. Bir kez görüp sarılayım nah bırakırım bi daha ben onu. O olacak, ben olacağım, her şey güzel olacak. Kızımın adı da ipek olacak işte, başka ne olsun, öyle olacak.

Şuan başımı ağrısından kesmek istiyorum. Sanırım yine bebek bi yazı oldu ama, bebek kadar çaresiz hissediyorum. Kendimden nefret ediyorm. Ama bi daha uzaklaşmasına izin vermiycem salağın. Hep dizimin dibinde olcak, atkı örcem ona. Uzatmıyorum daha fazla. Mutlu pazarlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder