18 Mayıs 2012 Cuma

Motorları maviliklere süreceğiz...

Kotayı aştığımızdan olsa gerek internet çok yavaş. Son yazım çok ergen olduğu için yeni bir yazı yazma ihtiyacı duydum. Aslında birilerinin varlığından dolayı yaptığım şeyler hep berbat olur. Mesela bir çocuğun gözüne gireyim diye yanında yaptığım hareketler, ya da biri varlığımdan haberdar olsun diye güncellediğim durumlar, işte son yazdım da "ben burdayım heyoo, büyüdüm de eheh" amaçlı bir yazı olduğundan güzel olmadı. Tamam bu bir giriş bölümüydü, asıl şimdi başlıyorum.

Umutla  -artık aramızdaki her neyse- her şey bitti. Tatlı tatlı konuştuk, seni seviyorum dedik birbirimize. Umut arada konuşalım yine dedi, tam da dakika yapmış filan. Üzgünüm dedim engellemem gerek. İşte tekrar bir seni seviyorumlar vee engel ! Bunun olmasından nefret ediyorum. Çok sevmekten nefret ediyorum. Birisinin yerini doldurmaya çalışmaktan nefret ediyorum. Umut hayatımın tahtına oturduğundan beri çoğu arkadaşımla ilişkimi kesmiştim. Hani ipekle bile konuşmuyodum. Umut herkesin yerini doldurabiliyodu. Uzun zaman arkadaşım olmuş insanların, uzun zaman aşık olduğum insanların, beni ağlatan değer verdiğim insanların. Onları hiç aramıyodum. Onları özlemiyodum. Umrumda değillerdi çünkü. Umuttan asla sıkılmıyodum ve yeni birilerine ihtiyacım yoktu. Peki ya o gidince ? O gidince işte her şey bomboş oldu. Yeni birileri olsun diye uğraşıyorum, hani sadece arkadaşım olsunlar yeter. Onlarla sohbet edeyim filan. Yeri dolsun. Bendeki bu yer doldurma çılgınlığı da neyse. Her neyse işte eski arkadaşlarımla konuşmaya başladım filan, ama onları istemiyorum işte. Hiç birini istemiyorum. Yerini kimse dolduramaz biliyorum, uğraşmak bile istemiyorum. Bana değer veren beni seven herkesten nefret ediyorum. Ben onları sevmiyorum onlar niye seviyosa artık (bütün arkadaşlarım için geçerli değil okuyup mokuyup trip atmayın sonra). Ama umut severken öyle olmuyodu işte. Seni sevmiyorum dese ölebilirim. Hani hep ayrılık sözleri olur ya unut beni filan diye, ben de dedim onlardan ama asla istemiyorum unutmasını. Hep kanlı canlı kalayım kalbinde istiyorum, tanıdığı herkesi benimle karşılaştırıp "bi yasemin değil" demesini istiyorum. Hep birbirimize ait olalım, ikimiz için de kimse "o" olmasın istiyorum."İnsan hayatında bir kere aşık olur" der nazo, ben de derim ki "insan hayatında defalarca aşık olur ama bir tanesi gerçektir sadece ve onu da bu kadar erken bulamayız dimi ? bu gerçek değildir." Peki ya bu gerçek olansa ? Haksızlık. Büyük bi haksızlık olurdu. İşte bu insanın hayatı boyunca kadere aşka ve mutlu insanlara küfür etmesi için büyük bir sebep olurdu. Lütfen Tanrım bu gerçek olan olmasın, eğer öyleyse büyüyünce yine çıksın karşıma. Hani oluyo ya böyle insanın bir görevi filan olur da onu tamamlamadan ölmez filan. Sanki ben de şöyle umutu bulana kadar deliricem bulunca da bi bok yokmuş amk diye ölücem gibi geliyo. O ölmeyi daha yakına çeksek şöyle, yarın ölsem mesela. Hayatın üstüne kusmak istiyorum. Zaten bisküvi yedim. 

Bu sefer "her şey biterken" hiç ağlamadım. Hani şu Harry Potter'da Harry ölüme giderken hani hiçbi şey hissetmiyo ööyle gidiyo ya onun gibiyim. Zaten ben kitap okurken hiç kötü olay gerçekleşirken ağlamam, olaydan sonraki hasarda ağlarım. Sonraki günlerden korkuyorum. Nefes alamamaktan korkuyorum. Onsuz hiç olduğumu daha çok idrak etmekten korkuyorum. Onsuzluktan korkuyorum. Ama geçecek değil mi ? Her zaman geçer. 
(...)Güzel günler göreceğiz güneşli günler. 

4 yorum:

  1. saydambalon ne ölmesi, öyle yazilar yazma ya :(
    okadar zor geliyorsa az az konusun ve ayni zamanda özeki arkadaslarina zaman ayir?
    yavas yavas kendini ondan 'koparmaya' calis, belki?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haklısıııın :/ tamam yazmam bi daha ehe :D

      Sil
  2. harry ölüme giderken hiçbişe hissetmiyor değil sadece ölümü kabullendi...hayatta güzel günler yoktur sadece acı vardır...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aferin çok iyi biliyosun harry potter'ı -.-

      Sil