26 Haziran 2012 Salı

Nazo

Nazlıcan güzel gülümser. İsmini Birsen koyacaklarmış sonra Ahmet Kaya kurtarmış onu. Ahmet Kayaydı dimi lan,mk bütün romantizmi bozdum. Neyse. Nazlıcan benim böyle cennetten müjdelenmiş arkadaşım. Nazlıcanla arkadaşlığımız kutsal gibi sanki. Ah özür dilerim kendisine Nazlıcan denmesinden hiç hoşlanmaz, Nazo deriz ona biz. İşte böyle bir gün okulda oturuyorum Nazo da arkamda oturuyo ama tanışmıyoruz yani, arkamı döndüm vee elinde Martı'yı gördüm. Martı bir gün aniden çıkmıştı karşıma, Nazoda birden çıktı. Elinde Martı'yı görünce bağrındım biraz. O kadar kültürsüzdür ki bizim buralar,sizinle aynı kitabı okuyan ve ya okumuş insanlar kutsaldır -hatta aynı kitabı okuyan insan değil kitap okuyan insan bile. Sonra konuşmaya başladık. İkimiz de şiir sevdik, ikimiz de devrim yoluna baş koyduk, birlikte okuduk, birlikte güldük. Yaptığımız binlerce saçma sapan şeyler vardır Allah bilir. Bir zamanlar birlikte ateist bile olduk, bir zamanlar birlikte ermiş olduk, bir zamanlar komünist olduk bir zamanlar sosyalist, şair olduk birlikte, gezgin olduk, en çok da hayalperest olduk birlikte. Yazarlar bulduk ve şuan çoğu insandan çok bildiğimizi idda ediyoruz. Birlikte imana geldik. Paulo Coleho sağolsun. Onunla tartışmak muhteşemdir çünkü hep aynı şeyleri düşünürüz zaten. Aşık olmalarımız bir başka güzeldir. Birbirimizin ağzına sıçarız aşık olunca. Deriz ki "o mu yani" zaten hiçbirinden koca da olmaz. Mutlu olmak hep hakkı onun deli gibi öyle. Kalpsiz malpsizim diye geçinir ama koocaman aslında onun şapşal kalbi.
Nazlıcan bir tanedir. O yokken İstanbul İstanbul değildir. onsuz Cem Karaca bir ceviz ağacı değildir Gülhane Parkında. O bazen her şeydir. Unuttuğunuz tüm samimiyettir. O bir limandır. O sıcacıktır. Kimse karşı koyamaz ona. O müthiştir. Ermiş biridir o. O bazen her şeydir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder