Canımız bazen çok acıdı. Öylesine çok acıdı ki, bu yaz günlerinde titreyerek üşüdük. Ağlarken hep üşürdük. Yağmur vardı gökte, ve bilmiyorum hava griydi.. Pişman olmaktan korktuğumuz için ne çok şey yapmadık. Keşke pişman olmayacağımıza emin olsaydık. Keşke her birimiz yağmurda soyunacak kadar cesur olsaydık. Ve keşke bazı şeylere bitti diyebilseydik.
Biz olamadık.
Biz olamayanlarız.
Biz çimlerde yuvarlanmayanlar, biz giysilerle havuza atlamayanlar, biz karda dondurma yemeyenler. Biz olmayanlar. Biz düşünmeden öpüşmeyenler, biz düşünmeden konuşmayanlarız. Bazen takıntılılarız, biz rahat bırakamayanlarız. Biz ne olursa olsun demeye yürekleri yetmeyenler.
Bugün çok soğuk sizce de değil mi? Yazın soğuğu kıştan daha soğuk.
Biz olamayanlarız.
Biz her şeyi düşünüp seksi düşünmeyenler, biz her şeyi düşünüp özgürlüğü düşünmeyenler, biz her şeyi düşünüp düşlemeyenler.
Sözcükleri düşündük, resimleri, dansları, müzikleri düşündük... Biz onlar hakkında hiç kafa yormayanlar.
Biz okuduk, biz dinledik. Okuduklarımız ve dinlediklerimiz üzerine hiç düşünmedik. Biz ne dendiyse aldık.
Biz, bize verilen her şeyi aldık ama özgürlüğü değil, aşkı değil, cinselliği değil. Biz kuralları aldık. Biz doğru olduğuna inanılanları aldık. Biz yorum yapmayanlarız.
Biz olamayanlarız.
Biz özür dilemeyenler, biz gururlular, biz gururla can yakanlar. Biz düşünmedik, biz yorumlamadık ama hep biz haklıydık.
Biz kara insanlarız, biz ruh, biz görünmez, biz yaşaması anlamsız insanlarız. Biz özgürlüğü düşlemeyen, biz çılgınlık yapamayan.
Biz çiçeksiz insanlarız, biz çimsiz, biz sarısız, biz mavisiz.
Biz olmayanlarız.
Biz görmeyenleriz.
Biz bulunmayanlarız.
Biz sağlamayanlarız.
Biz boşuz,
Biz uzay kadar boş,
Biz evsiz,
Biz düşlemeyenleriz.
Biz özgürlüğü,
Biz söylemeyi,
Biz biz olmayı,
Olamayanlarız.
Biz böyle olmayalım. Görelim, duyalım, paylaşalım, yorum yapalım, düşleyelim, çılgınlaşalım, özgürleşelim, soyunalım, koşalım... Biz düşleyenler.
30 Haziran 2013 Pazar
28 Haziran 2013 Cuma
Yalnızlıktan titrer haldeyim. Gözyaşlarım akmıyo. Uyumak istemiyorum ama bedenim kendini satarcasına sürekli bir uyku halinde. Bir şeyler kesmek, yırtmak istiyorum kendi üzerimde bir şeyler ama hiçbir şey yapamıyorum. Hapishanedeyim, tıkılıyım, kafamı çıkarıp nefes alamıyorum. Kendimden kurtulamıyorum, annem salağından kurtulamıyorum, evden kurtulamıyorum. Küçülüyorum küçülüyorum küçülüyorum, taa ki yok gibi gözükene kez küçülüyorum... Yine yakalanıyorum, ne kadar küçülürsem küçüleyim kendime yakalanıyorum. Küçücükken bile sığamıyorum, nefes alamıyorum. Kollarım başkasının kolları, beynim başkasının, ve kalbim de öyle, midem dışarı çıkmak istiyor. Ben bu kadar tıkılıyken midem kaçamıyor. Boynumu sıkmak istiyorum, kendimi boğup öldürmek istiyorum. Dışarıda da boğuluyorum, evde de, uyurken de, uyanıkken de. Yalnızlığım arttıkça gömülüyorum, gömüldükçe etrafımda insan istemiyorum. Yalnızlık canımı acıtıyo, ama herhangi bir sebepten insanlardan yine kaçıyorum. İnsanlar beni boğuyo, bu ev, bu giysiler, bu saçlar, bu eller beni boğuyo. Sadece onu istiyorum. Beynim yerinden çıksın istiyorum. Kollarım olmasın, kalbim olmasın istiyorum. Tüm uzuvlarım bana ağır geliyor, taşıyamıyorum. Anlatamıyorum.
19 Haziran 2013 Çarşamba
lalalalal
En son yazımda sevgilimin yanında pek kendim olamadığımdan, kendim olursam beni sevmeyeceğinden korktuğumdan bahsetmişim. Sanırım biraz garip bi cümle oldu ama okumamış gibi yapın ne bileyim.
Evet durumlar gayet öyle gitmeye devam ediyordu veee sonra "ege gezisi" devreye girdi. Okulca bi geziye gittik, 3 gün boyunca egede kültür gezisi yapacaktık ben de orada olacaktım arın da. Gezinin başlarında biz yine bi pek konuşamadık, kasıntı kasıntı takıldık filan sonraaaaa arın otobüste yanıma oturmaya başladı ve her şey güzelleşti.
Normalde ben aleynayla oturuyodum, o gün denize gitmiştik, ben kansız bir kimse olduğumdan çok çabuk üşürüm bu yüzden denizden aleynaya göre erken çıktım, gidip hemen üstümü değiştirdim deli gibi titriyodum çünkü. Aleynalar elli saat sonra çıkmışlar denizden, üstlerini de değiştirmemişer, bikinin üzerine bir elbise geçirmişler öyle duruyorlar kabinlerde çok sıra varmış. Sonra dedim ki ıslak ıslak yanıma oturma, doğanın yanı boştu ve doğa da ıslaktı onun yanına oturdu, sonra ben tek olunca arın da yanıma geldi. Ertesi gün de yanımda oturdu. Şimdi çocuk saatlerce yanımda oturunca kasıntılık yapamıyorum, ona yapsam önümde arkamda arkadaşlarım var onlara yapamıyorum. Ben de saldım gitti salaklaştım. Sonra bi baktım, arın da bir şeyler kasıyormuş, o da salaklaştı ve mutlu mutlu salaklaştık. Ege gezisinden sonra ilişkimiz gayet adam gibi oldu. Anladım ki ne kadar salaklaşırsam salaklaşayım bazı salaklıklarıma katılmasa da beni sevecek, hep sevecek yani. Masallarıma gülmese de onları dinleyecek ne bileyim. Ben bir şeye gülmekten ölürken, ona komik gelmese de benim suratıma bakıp sırıtacak. Bunlar böyle olacak. Hem artık "eve gelirken ekmek al" dediğimde "tamam karıcım" da diyo. Tam bir ideal sevgili oldu. Biraz öküz ama, canım benim öküzken daha çok seviyorum.
Sevgiliden bahsetmekten de nefret ediyorum ama sadece aramız bayaa iyi onu bilin istedim, yani her şey yolunda.
Sürekli kendimden bahsediyorum bu aralar, size insan yazısı yazıcam bi gün.
Bu arada dans kursuna devam etmekteyim, her şey çok iyi gidiyor, yol alıyorum yani sanırım.
Resmen hayatımda hiç şıllık yok, nefret edebileceğim biri filan. Yaz tatili bu yüzden kötü.
Küfür edebildiğim tek şey de tayyip mesela, amma içimde şu sıralar her şey lan şuan farkettim, yazacak da pek bir şeyim yok.
Hep derdim ya yaşamıyorum, yazamıyorum. Hani yaşasam yazarım, yaşamadıkça yazacak bir şeyim yok. Anladım ki aslında yaşadıkça yazacak bir şeyim yok. Anı yazmaktan pek anlamıyorum açıkçası. En iyi olduğum konu hayal kurmak, saçmalamak. Yaşadıkça bunları unutuyorum. Yaşadıklarımı anlatmaktan hoşlanmıyorum, ben sizi anlatmak istiyorum, sizinle yaşamak istiyorum. Gerçekten yaşadıkça bu olmuyor.
Dünyada filmlerdeki gibi anlar yaşamayı bekleyen tek insan ben olamam değil mi? Dünyada Romantik Komedi şarkısını seçmiş olan tek insan da ben olamam. Öyle değildir bence.
Bir parkta oturmuş kitap okuyorsunuz ve bir oğlan yanınıza yaklaşıp sizinle kitap hakkında sohbet etmeye başlıyor, konuşuyorsunuz, aşık oluyorsunuz. Dünyada gerçekten böyle aşık olan insanlar var mı? Bir kitap reyonunda çarpışıp tanışan? Ne bileyim. Var. Bi insanın hayatınızın aşkı olduğunu nasıl anlayacaksınız peki? Çok seviyorsanız öyle midir? Daha önce de başkalarını çok sevmiştiniz. Çok düşünüyorum. Düşünmek daha güzel, bunca düşünmeyen insana karşın bırakın düşünelim arkadaş! Dünyada kafaya ihtiyaç var.
Bi an oturmuş bunları düşünüyor olmaktan utandım. Biliyorum ama, hayatımda filmimsi bir an istiyorum. Romantik komedi bir an. Ah bee romantik komedileri aşırı çok seviyorum. Her kız sever bence, sevmeyen ölsün. Hayatımın bir köşesinde romantik komedi bir aşk istiyorum.
Of bu yazıyı bitirmek istemiyorum çünkü hala yeterince tatmin olmadım. Sik gibi oldu bu yazıda, artık bu blogda sik istemiyorum!!1 Ama yine yaratıyorum bak görüyo musunuz? Okumayın diycem yine ama... Aman be okuyuverin gözünüze mi yapışır?
İnsanların bu kadar orijinal, entel, başka olduğu bu günlerde, insanların bu kadar güzel olduğu, bu kadar kendi olduğu bu günlerde bu yazıyı yazmış olmaktan utanıyorum ama olsun. Sanatımızla hükümeti sikeceğiz arkadaşlar, destekler olsun size, Tanrı yanınızda olsun.
Evet durumlar gayet öyle gitmeye devam ediyordu veee sonra "ege gezisi" devreye girdi. Okulca bi geziye gittik, 3 gün boyunca egede kültür gezisi yapacaktık ben de orada olacaktım arın da. Gezinin başlarında biz yine bi pek konuşamadık, kasıntı kasıntı takıldık filan sonraaaaa arın otobüste yanıma oturmaya başladı ve her şey güzelleşti.
Normalde ben aleynayla oturuyodum, o gün denize gitmiştik, ben kansız bir kimse olduğumdan çok çabuk üşürüm bu yüzden denizden aleynaya göre erken çıktım, gidip hemen üstümü değiştirdim deli gibi titriyodum çünkü. Aleynalar elli saat sonra çıkmışlar denizden, üstlerini de değiştirmemişer, bikinin üzerine bir elbise geçirmişler öyle duruyorlar kabinlerde çok sıra varmış. Sonra dedim ki ıslak ıslak yanıma oturma, doğanın yanı boştu ve doğa da ıslaktı onun yanına oturdu, sonra ben tek olunca arın da yanıma geldi. Ertesi gün de yanımda oturdu. Şimdi çocuk saatlerce yanımda oturunca kasıntılık yapamıyorum, ona yapsam önümde arkamda arkadaşlarım var onlara yapamıyorum. Ben de saldım gitti salaklaştım. Sonra bi baktım, arın da bir şeyler kasıyormuş, o da salaklaştı ve mutlu mutlu salaklaştık. Ege gezisinden sonra ilişkimiz gayet adam gibi oldu. Anladım ki ne kadar salaklaşırsam salaklaşayım bazı salaklıklarıma katılmasa da beni sevecek, hep sevecek yani. Masallarıma gülmese de onları dinleyecek ne bileyim. Ben bir şeye gülmekten ölürken, ona komik gelmese de benim suratıma bakıp sırıtacak. Bunlar böyle olacak. Hem artık "eve gelirken ekmek al" dediğimde "tamam karıcım" da diyo. Tam bir ideal sevgili oldu. Biraz öküz ama, canım benim öküzken daha çok seviyorum.
Sevgiliden bahsetmekten de nefret ediyorum ama sadece aramız bayaa iyi onu bilin istedim, yani her şey yolunda.
Sürekli kendimden bahsediyorum bu aralar, size insan yazısı yazıcam bi gün.
Bu arada dans kursuna devam etmekteyim, her şey çok iyi gidiyor, yol alıyorum yani sanırım.
Resmen hayatımda hiç şıllık yok, nefret edebileceğim biri filan. Yaz tatili bu yüzden kötü.
Küfür edebildiğim tek şey de tayyip mesela, amma içimde şu sıralar her şey lan şuan farkettim, yazacak da pek bir şeyim yok.
Hep derdim ya yaşamıyorum, yazamıyorum. Hani yaşasam yazarım, yaşamadıkça yazacak bir şeyim yok. Anladım ki aslında yaşadıkça yazacak bir şeyim yok. Anı yazmaktan pek anlamıyorum açıkçası. En iyi olduğum konu hayal kurmak, saçmalamak. Yaşadıkça bunları unutuyorum. Yaşadıklarımı anlatmaktan hoşlanmıyorum, ben sizi anlatmak istiyorum, sizinle yaşamak istiyorum. Gerçekten yaşadıkça bu olmuyor.
Dünyada filmlerdeki gibi anlar yaşamayı bekleyen tek insan ben olamam değil mi? Dünyada Romantik Komedi şarkısını seçmiş olan tek insan da ben olamam. Öyle değildir bence.
Bir parkta oturmuş kitap okuyorsunuz ve bir oğlan yanınıza yaklaşıp sizinle kitap hakkında sohbet etmeye başlıyor, konuşuyorsunuz, aşık oluyorsunuz. Dünyada gerçekten böyle aşık olan insanlar var mı? Bir kitap reyonunda çarpışıp tanışan? Ne bileyim. Var. Bi insanın hayatınızın aşkı olduğunu nasıl anlayacaksınız peki? Çok seviyorsanız öyle midir? Daha önce de başkalarını çok sevmiştiniz. Çok düşünüyorum. Düşünmek daha güzel, bunca düşünmeyen insana karşın bırakın düşünelim arkadaş! Dünyada kafaya ihtiyaç var.
Bi an oturmuş bunları düşünüyor olmaktan utandım. Biliyorum ama, hayatımda filmimsi bir an istiyorum. Romantik komedi bir an. Ah bee romantik komedileri aşırı çok seviyorum. Her kız sever bence, sevmeyen ölsün. Hayatımın bir köşesinde romantik komedi bir aşk istiyorum.
Of bu yazıyı bitirmek istemiyorum çünkü hala yeterince tatmin olmadım. Sik gibi oldu bu yazıda, artık bu blogda sik istemiyorum!!1 Ama yine yaratıyorum bak görüyo musunuz? Okumayın diycem yine ama... Aman be okuyuverin gözünüze mi yapışır?
İnsanların bu kadar orijinal, entel, başka olduğu bu günlerde, insanların bu kadar güzel olduğu, bu kadar kendi olduğu bu günlerde bu yazıyı yazmış olmaktan utanıyorum ama olsun. Sanatımızla hükümeti sikeceğiz arkadaşlar, destekler olsun size, Tanrı yanınızda olsun.
7 Haziran 2013 Cuma
Cicisinde Bicisinde
Yazmadım yazmadım, sonunda yeter dedim, uyandığım gibi bilgisayarın başına geçtim.
Olmayan okurlarım, hayatımdaki en taze haberler şunlardır: olanaksız bir biçimde matematiğim üç düşüyor ve uğruna aşk yazıları yazdığım çocukla şuan çıkmaktayım. Size her şeyi uzun uzun anlatacağım biraz bekleyin. Arkadaşla 21 Mayıstan beri beraberiz, bu güne kadar yazı yazmamış olmak da benim ayıbımdır. Yazacaktım ama elim gitmedi biraz daha bekleyeyim ilişki bir rayına otursun dedim, bana kalsa daha bekleyeceğim ama blog beklemez. Ayrıca geçen yine girdim geziparkı olayları için yazı yazmaya ama bilirsiniz bu blogda elim hiç siyasete gitmez. Bu siyaset değil bu halkın direnişi bu halk doğru, ama yapamıyorum işte. Burada olmuyor.
Şimdi bu yavru tivitır hesabı açmış, yani biliyodum zaten hesabı olduğunu da hiç tivit atmıyodu takip etmemiştim sonra beni takip etmiş. Allahım anlatamam, bizde -sınıfca- bir mutluluklar bir hoplamalar bir zıplamalar, kafayı yedik. Sonra dedik ki tamam hemen gelin güvey olmayalım. Sonraaa bir tivit daha atmış işte yeter artık söyleyeceğim bu kıza yarın filan, biz sınıftakilerle tabi yine bir çıldırış bir kafayı yiyiş. Ben de o kadar eminim ki ben olduğundan anlatamam, ne özgüvense, ama sonuçta benmişim yani. Her neyse işte o gün okuldayız ben her an tetikteyim çocuk gelicek söyleyecek diye, fırat her tenefüs söyledi mi diye soruyo, ben mağrur bir şekilde hayır diyorum. Sonra geldik soooon derse, yavrumu bi kız itelemiş benim üstüme söyle diye, bu söylemedi yine. Ben dedim ki tamam kesin artık. Derste kafayı yedim gelicek söyleyecek diye nasıl heyecanlıyım anlatamam. Sonra dedi ki ezgi, sen git aşağıya tek başına bizi bekliyomuş gibi yap sen o sırada yalnızken o gelir söyler. Herkes planı mantıklı buldu, canım aleyna sınıftan geç çıkmak için çöpleri filan toplamış. Sonra yaklaştı işte arın yanıma böyle konuşmaya başladı aptal aptal, ben hiçbir şey duymuyorum o sırada tabii. İşte ben senden bi süredir hoşlanıyorum filan diyo adam, ben cevap veremiyorum. Sonra "çıksak mı ki" dedi, olur dedim çıkmaya başladık.
Cidden çok maldık ilk zamanlar sürekli aşık aşık birbirimize bakıp sırıtıyoduk. Şimdi de öyleyiz esasında çok fazla sırıtıyoruz bakıp. Ne bileyim her şey güzel gidiyor. Arada kavga ediyoruz, aramız bozulacak diye çok korkuyorum ama bir şey olmuyor.
Zaten o kadar çok şeyden korkuyorum ki, son derece güzel yürüyen hayatımı bunları düşünmekten yaşayamıyorum. Olduğum kişiyi sevmez diye korkuyorum, çok mesaj atıyorum sıkılır diye korkuyorum, çok mallaşıyorum bıkar diye korkuyorum, çok trip atıyorum usanacak diye korkuyorum, korkuyorum da korkuyorum. Her şey "o beni bırakmaz" güvenine henüz erişemediğimden oluyor ama zamanla yoluna girer. Bi de ben ilk defa sevdiğim bi çocukla çıkıyorum hani, hiçbir şeyden emin olamıyorum. Bi kerecik hiç bırakmam güvenini verse yetecek de, söyleyip de alamam o güveni heralde.
Böyle krallıklarım vardır benim, hayali. Masallarım vardır, herkes için ayrı. Takma isimlerim vardır aptal. Oyunlarım vardır. Çocuk gibiyimdir ama değilimdir. Çok gülerim, bazen çok huzura dayanamaz olmadık şeyden kavga çıkarırım. Oje sürerim, bazen eyeliner. İşte böyle, çoğu konuda fikrim vardır ama çok biliyorum dediğim hiçbir konu yoktur mesela. Öyle demek hoşuma gitmez, hep insanların daha çok bildiğini kabul eder fazla tartışmaya girmem, artık yeter dedirtmiyosa. Kuklam var mesela adı dondurma, domuz kuklası. Dans ederim ben ne zaman müzik duysam dans ederim. Hep şımarıklık yapasım olur öpesim koklayasım oynayasım olur. Evlenme hayalleri kurmayı severim mesela, evcilikler oynamayı severim, kocacım demeyi severim sevgilime ne bileyim, öyleymiş gibi davranmayı severim. Çok çocuğum bazen, bazen çok büyüğüm. Çok kızım çok çok kızım çoğu zaman. Sahiplenilmeyi severim mesela, sahiplenirim de.
Bir insan bunların hepsini sevip nasıl katlanabilir. Olmadık kavgalarımın hepsini nasıl alttan alabilir? Neden bunları bu kadar çok düşünüyorsam, bıraksam şöyle hiç düşünmeden her şey daha kolay olur bence. Sadece kendim olsam, sevmezse sevmez severse sever, her şey zamana kalsa. Artık öyle yapayım ben, az düşüneyim çok kendim olayım.
Ya bilmiyorum bok bok gibi bir yazı oldu canım da hiç yayınlamak istemiyor ama yayınlayacağım, okumasanız da alınmam. Hayatım güzel işte. Sevgilim çocuğu çok çok çok seviyorum, mutluyum, bazen ne kadar mutluyum lan ben deyip olmadık şeylere kendimi üzüyorum. Hayat cicisinde bicisinde gidiyor, herkesinki öyle olsun.
Olmayan okurlarım, hayatımdaki en taze haberler şunlardır: olanaksız bir biçimde matematiğim üç düşüyor ve uğruna aşk yazıları yazdığım çocukla şuan çıkmaktayım. Size her şeyi uzun uzun anlatacağım biraz bekleyin. Arkadaşla 21 Mayıstan beri beraberiz, bu güne kadar yazı yazmamış olmak da benim ayıbımdır. Yazacaktım ama elim gitmedi biraz daha bekleyeyim ilişki bir rayına otursun dedim, bana kalsa daha bekleyeceğim ama blog beklemez. Ayrıca geçen yine girdim geziparkı olayları için yazı yazmaya ama bilirsiniz bu blogda elim hiç siyasete gitmez. Bu siyaset değil bu halkın direnişi bu halk doğru, ama yapamıyorum işte. Burada olmuyor.
Şimdi bu yavru tivitır hesabı açmış, yani biliyodum zaten hesabı olduğunu da hiç tivit atmıyodu takip etmemiştim sonra beni takip etmiş. Allahım anlatamam, bizde -sınıfca- bir mutluluklar bir hoplamalar bir zıplamalar, kafayı yedik. Sonra dedik ki tamam hemen gelin güvey olmayalım. Sonraaa bir tivit daha atmış işte yeter artık söyleyeceğim bu kıza yarın filan, biz sınıftakilerle tabi yine bir çıldırış bir kafayı yiyiş. Ben de o kadar eminim ki ben olduğundan anlatamam, ne özgüvense, ama sonuçta benmişim yani. Her neyse işte o gün okuldayız ben her an tetikteyim çocuk gelicek söyleyecek diye, fırat her tenefüs söyledi mi diye soruyo, ben mağrur bir şekilde hayır diyorum. Sonra geldik soooon derse, yavrumu bi kız itelemiş benim üstüme söyle diye, bu söylemedi yine. Ben dedim ki tamam kesin artık. Derste kafayı yedim gelicek söyleyecek diye nasıl heyecanlıyım anlatamam. Sonra dedi ki ezgi, sen git aşağıya tek başına bizi bekliyomuş gibi yap sen o sırada yalnızken o gelir söyler. Herkes planı mantıklı buldu, canım aleyna sınıftan geç çıkmak için çöpleri filan toplamış. Sonra yaklaştı işte arın yanıma böyle konuşmaya başladı aptal aptal, ben hiçbir şey duymuyorum o sırada tabii. İşte ben senden bi süredir hoşlanıyorum filan diyo adam, ben cevap veremiyorum. Sonra "çıksak mı ki" dedi, olur dedim çıkmaya başladık.
Cidden çok maldık ilk zamanlar sürekli aşık aşık birbirimize bakıp sırıtıyoduk. Şimdi de öyleyiz esasında çok fazla sırıtıyoruz bakıp. Ne bileyim her şey güzel gidiyor. Arada kavga ediyoruz, aramız bozulacak diye çok korkuyorum ama bir şey olmuyor.
Zaten o kadar çok şeyden korkuyorum ki, son derece güzel yürüyen hayatımı bunları düşünmekten yaşayamıyorum. Olduğum kişiyi sevmez diye korkuyorum, çok mesaj atıyorum sıkılır diye korkuyorum, çok mallaşıyorum bıkar diye korkuyorum, çok trip atıyorum usanacak diye korkuyorum, korkuyorum da korkuyorum. Her şey "o beni bırakmaz" güvenine henüz erişemediğimden oluyor ama zamanla yoluna girer. Bi de ben ilk defa sevdiğim bi çocukla çıkıyorum hani, hiçbir şeyden emin olamıyorum. Bi kerecik hiç bırakmam güvenini verse yetecek de, söyleyip de alamam o güveni heralde.
Böyle krallıklarım vardır benim, hayali. Masallarım vardır, herkes için ayrı. Takma isimlerim vardır aptal. Oyunlarım vardır. Çocuk gibiyimdir ama değilimdir. Çok gülerim, bazen çok huzura dayanamaz olmadık şeyden kavga çıkarırım. Oje sürerim, bazen eyeliner. İşte böyle, çoğu konuda fikrim vardır ama çok biliyorum dediğim hiçbir konu yoktur mesela. Öyle demek hoşuma gitmez, hep insanların daha çok bildiğini kabul eder fazla tartışmaya girmem, artık yeter dedirtmiyosa. Kuklam var mesela adı dondurma, domuz kuklası. Dans ederim ben ne zaman müzik duysam dans ederim. Hep şımarıklık yapasım olur öpesim koklayasım oynayasım olur. Evlenme hayalleri kurmayı severim mesela, evcilikler oynamayı severim, kocacım demeyi severim sevgilime ne bileyim, öyleymiş gibi davranmayı severim. Çok çocuğum bazen, bazen çok büyüğüm. Çok kızım çok çok kızım çoğu zaman. Sahiplenilmeyi severim mesela, sahiplenirim de.
Bir insan bunların hepsini sevip nasıl katlanabilir. Olmadık kavgalarımın hepsini nasıl alttan alabilir? Neden bunları bu kadar çok düşünüyorsam, bıraksam şöyle hiç düşünmeden her şey daha kolay olur bence. Sadece kendim olsam, sevmezse sevmez severse sever, her şey zamana kalsa. Artık öyle yapayım ben, az düşüneyim çok kendim olayım.
Ya bilmiyorum bok bok gibi bir yazı oldu canım da hiç yayınlamak istemiyor ama yayınlayacağım, okumasanız da alınmam. Hayatım güzel işte. Sevgilim çocuğu çok çok çok seviyorum, mutluyum, bazen ne kadar mutluyum lan ben deyip olmadık şeylere kendimi üzüyorum. Hayat cicisinde bicisinde gidiyor, herkesinki öyle olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)